Saat gece yarısına geliyordu. Epeyce yorulmuştum.Göz kapaklarımın kapanmasına mani olamıyordum.O gün bir hayli okuma yapmıştım.Son olarak ta Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.’lerinin Marifet name’sini okuyordum.Tam bu günlük bu kadar yeter derken gözlerim Hazretin o meşhur dizelerine takıldı;

Hak şerleri hayr eyler
Arif onu seyreyler
Zannetme ki gayr eyler
Mevlam görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Yukarıdaki dizeleri tam bitirmiştim ki kapı çalındı.Hayrolsun bu saatte kim ola ki diye iç geçirdim.Kapıya doğru yöneldiğimde zil ikinci ve daha uzunca çaldı.Kapıyı açtığımda siyah takım elbiseli filinta gibi iki adam karşımda duruyordu.Ciddi bir mesele olduğu ve mecburiyetten gecenin bu vakti rahatsızlık verdikleri yüzlerinden belliydi.Buyurun dememe kalmadan diğerine göre biraz daha kuvvetli olan ‘’rahatsız ettikleri için özür diledi ve acilen kendileriyle gelmem gerektiğini söyledi.”O bunları söylerken diğeri ceketinin cebinden bir kimlik kartı çıkardı ve kartı göz hizama getirdi.”Gizli Görevli” kartın üzerinde yazan buydu.Hazırlanmak için izin istedim.Kapıdan ayrılırken ‘Hayrolsun bu ne iştir’ diyordum kendi kendime . Yaklaşık on beş dakika sonra tekrar kapıya geldiğimde görevliler bekliyordu. Ayakkabımı giydim. Çıktım. İki yanımda takımlı iki adam dış kapıdan çıkınca bizleri bekleyen siyah renkli aracı gördüm. Aracın kapısı açıldı. İçeride amir olduğu bana eşlik eden adamların hürmetinden belli olan hafif şişman, kır saçlı biri oturuyor henüz ellisine yeni bastığı yüz hatlarından belli oluyordu. Selam verdi kısa bir hasbi halden sonra gece yarısından sonra gerçekleşecek önemli bir toplantıya benim de hazır bulunmam gerektiğini söyledi. Toplantı kiminle? nerede? Bu sorulara cevap veremeyeceğini gizlilik prosedürlerinin uygulandığını söyledi. Yol boyunca nereye gittiğimizi düşünürken görevlilerde hakkımda fikir yürüttükleri yüzlerinden belliydi. Yaklaşık kırk beş dakika gittikten sonra amirin telefon trafiği başlamıştı. Telefonlara cevaben “ evet,tamam” gibi kısa cevaplar veriyordu.Bu toplantının yapılacağı yere yaklaştığımızı gösteriyordu.Telefon trafiği kesildikten on beş dakika sonra patika bir yola girdiğimiz aracın yalpalamasından belli oluyordu.Biraz gittikten sonra araç durdu.Nereye geldiğimizi bilmiyordum.Aracın camları perdeli olduğu içinde bir şey görememiştim.Araçtan indik.Hafiften yağmur ciseliyordu.Geldiğimiz yer ağaçlar arasında büyük bir evdi.Yağmur ile toprağın buluşması sonucu ortaya çıkan o muhteşem kokuyu içime çektim.Gece yarısı olmasına rağmen evin ışıkları etrafı alabildiğince aydınlatıyordu.Evin çevresinde onlarca görevli vardı.Amir önde biz arkada ilerliyorduk.Amir elindeki telsize bir şeyler fısıldadıktan sonra adımlarını hızlandırdı.Bizde onu takip etti.Şimdi yağmuru iliklerimde hissediyordum. Aklıma Marifet name o dizeler aklıma geldi;

Hak şerleri hayr eyler
Arif onu seyr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Mevla’m görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bir an içim ısındı dizelerin verdiği rahatlıkla. Evin kapısının önüne gelmiştik. Kapıdaki görevliler içeriye haber verdiler. Kapı açıldı. Buyurun şeklinde hızlıca bir el hareketiyle görevli bizi içeri aldı. İçeri girdiğimizde bana eşlik eden görevliler yanımızdan ayrıldı.Sadece amir kalmıştı.Bize kapıyı açan görevli amire “Beyefendi yukarıda sizi bekliyor” diyerek merdiveni gösterdi. Beyefendi? Önde amir arkasında ben hafif kıvrımlı merdiveni hızlı adımlarla çıktık. Merdiven geniş bir salona açılıyordu. Sade döşenmesine rağmen içerisindeki resmi hava insanı heyecanlandırıyor ve tedirgin ediyordu. Pencere önünde sırtı bize dönük saçları hafif beyazlamış kırk beş yaşlarında biri duruyordu. Beyefendi olsa gerekti. Geldiğimizi fark etmedi. Ona doğru yürüdük. Amir hafifçe öksürdü. Başını kaldırdı ve bize doğru döndü. Bir an zamanın durduğunu sandım. Yağmurdan ıslanmama rağmen terlediğimi hissettim. Beyefendi, toplantının ev sahibi Haber Alma Teşkilatı başkanıydı.”Hoş geldiniz” diyerek elini uzattı. Şaşkınlığımı üzerimden atarak bende elimi uzattım. Ayakta kısa bir hasbıhalden sonra koltuğu gösterdi.Ben önce kendisinin oturmasını rica ettim.Oturduk.Beyefendi amire çıkmasını söyledi.Amir çıktıktan sonra Beyefendi “Sizi buraya önemli bir toplantı için çağırdık o şahısla görüşeceğiz dedikten sonra yıllarca devam eden terörden ve süreçten bahsetti.Peki burada neden bulunuyordum.Cevaben “Sizin kardeşlik ve çözüm üzerine yazılar yazdığınızı biliyoruz.Bundan ötürü bu toplantıda hazır bulunmanızı istedim.”dedi.Önündeki masanın üzerindeki düğmeye basmak için doğruldu.Kısa süre sonra görevli elindeki tepsi ile içeri girdi ve kahveleri masanın üzerine bırakıp çıktı.Yağmurlu havada kahvenin iyi gideceğini söyledi gülümseyerek.Bir süre tarihten Osmanlıdan konuştuk.Kendisine “Yeniden Osmanlının İhyası” için neler yapılabilir anlattım.O da terör ve kargaşanın bitmesiyle bu ihyanın hız kazanacağını söyledi.Bu arada kahvelerimizde bitmişti.Toplantıya geçelim dedi.Sırtının dönük olduğu kapıya doğru yöneldi.Kapıyı açtı.İçeri girdi bende Beyefendiyi takip ediyordum.Burası loş bir lambayla aydınlanmış odaydı.İçeride oval bir masa ve diğer ucunda şaşkınlığımı zirve yaptıracak kişiyi Onu gördüm.Üzerinde açık yeşil bir kazak ve aynı renkten bir ceket vardı.Saçları beyazlamış.Yaptıklarının yükü altında ezildiği yüz hatlarından belliydi.Kısa bir tanışmadan sonra toplantının gündem maddesine geçtik.Bir çok şey konuşuldu.Çözümün sağlanması gerektiğini ve akan kanın durmasının en büyük kazanım olduğunu söyledim.Yaklaşık Bir buçuk saatlik görüşmeden sonra odadan ayrıldık.Beyefendi teşekkür ettikten sonra salonu hızlıca geçtim.Salonun kapısının önündeki görevli ile birlikte merdivenden aşağı indik.Dışarı çıkmam için görevli kapıyı açtı.Kapının açılmasıyla kesici bir soğuğun yüzüme vurması bir oldu.

Aniden uyandım.Tüm bedenimin üşümesine rağmen boncuk boncuk terliyordum.Bir rüyaydı.Hayrolsun..Lambayı açmak için düğmeye bastığımda karşımda gördüğüm dolabımın kapağında asılı duran o dizelerdi;

Hak şerleri hayr eyler
Arif onu seyreyler
Zannetme ki gayr eyler
Mevla’m görelim neyler
Neylerse güzel eyler