Sarhoş eden, uyuşturan nesneleri içmek, vücuda almak dinimizce haram, geleneğimizce de ayıptır. Bizim çocukluğumuzda içkiye alışmış ciddi insanlar gizlice içerler, sarhoş olduklarını belli etmemek için de gayret sarf ederlerdi.
 
Uyuşturucu nesnelerden o zaman meşhur olanlar afyon ve esrardı. Bunlar kullananlara "esrarkeş" denir ve kendilerine asla itibar edilmez, hasta ve düşük insan muamelesi gösterilirdi.
 
Günümüzde içkiye başlama yaşı ilköğretim okullarının son sınıflarına, uyuşturucuya başlama yaşı ise lise sınıflarına kadar indi.
 
İlgililerin açıklamalarına göre içki alışkanlığı bira ile, uyuşturucu alışkanlığı ise içki ile başlıyor; yani önce birincilere alışılıyor, sonra bunlar yetmeyince ikincilere geçiliyor.
 
Kötü alışkanlıkların küçük ve genç yaşlara kadar inmesinin/yayılmasının birden fazla sebebi vardır:
 
TV yayınlarında, özellikle dizilerde gençleri imrendirecek şekilde içki sahnelerine yer verilmekte, büyüğü ve küçüğü ile aile fertleri bir arada içki içebilmektedirler.
 
Babalar işten eve dönünce yemek kadar tabîî imişçesine içkileri hazırlanmakta, ilk yudumu çocukların yanında alırken bir "oh" çekilmekte ve âdeta onlara da davetiye çıkarılmaktadır.
 
Okullarda din ve ahlak eğitimi bizim değerlerimize göre verilmediği, medyada milli ve dini ahlak ile neredeyse alay edildiği için zina, içki, kumar, "kötü, ayıp, çirkin, günah" olarak gösterilmemekte, hatta bazen teşvik edilmektedir.
 
Yukarıda okuduğunuz mektupta geçen olay da bunun canlı bir şahidi ve örneğidir.
 
Kampta gençlerimiz ibadet, spor, okuma, tabiatı tanıma, birlikte yaşama eğitimi...
 
Alacakları yerde içkiye alışma "eğitimi" alıyorlar.
 
Gençlerimizin boş zamanlarını dolduracak ve değerlendirecek yararlı meşguliyetler yok; varsa yoksa futbol ve basketbol; bunları da dengeli bir şekilde oynamaktan ziyade seyir, dinleme ve tartışma bağımlısı olmak söz konusu.
 
Genciyle, yetişkiniyle insanımızın ruh ve mâna dünyasını zenginleştirecek, kültür ve medeniyetimizin -bir zamanlar Batı'yı Ortaçağ'ın karanlıklarından kurtarmada önemli katkısı olan- güzelliklerini onlara tanıtacak, bu kültür içinde bir kimlik ve kişilik edinmelerini sağlayacak eğitim-öğretim programlar yok.
 
Genellikle yapılan şey, bize ait olanı bilmemek, yarım yamalak yabancılardan öğrenmek, karalamak, küçümsemek, inkar etmek; buna karşı, oluşumunda bizim medeniyetimizin de katkısı bulunan başka -daha doğrusu iddialarına göre tek- medeniyeti gözde ve sözde büyütmek, ona hayran olmak, karşısında aşağılık duygusuna kapılmak ve taklit etmek veya ona katılmak için can atmak.
 
Ruh ve mâna dünyası boş, inancı zayıf veya yok, bilgisi yetersiz, özgüveni gevşek, problemleri çözümsüz, geleceği karanlık olan, çare ve çözüm olarak da önüne içki ve uyuşturucu sürülen, bunlara alışması teşvik edilen gençleri nasıl suçlayalım?!
 
Rakıyı, Türk'ün ve Cumhuriyetin sembol içkisionuncu yıl marşını da, resmen olmasa bile fiilen istiklal marşı gibi lanse eden zihniyetin eğitim ve öğretim hayatımıza hâkimiyetlerine son verilmedikçe bu problemler devam edecektir. Son verecek olan ise millettir, seçimdir, seçilenlere sahip çıkmaktır.
 
                                               Mehmet Emin YAĞMUR
Turgut Özal Anadolu Lisesi
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni
İktisatçı/İlahiyatçı/İslam Tarihçisi