-*Şu vakte kadar bana bir şeyler öğretenlere ve Öğretmen aday adayı arkadaşlara ithafen…-

İnsanın yaratılışının birçok amacı var. Hal böyle olunca insanında yaşamı boyunca gaye sahibi olması gerekmektedir. Yaşamını gayelere vakfetmelidir. Biz, gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, eğlenmek için yaratmadık.  Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar. (1)Peki hayatımızı vakfedeceğimiz bu gayeler nelerdir;

Birinci ve olmazsa olmaz vazifemiz hayatı bizlere bahşeden ve içinde bulunduğumuz dünyayı yaratana kulluk. Daha sonra, daha sonrası insanlar için farklılık gösterebilir. Bence, esas özgürlük olan yaratıcıya kulluktan sonra en önemli gaye öğrenme ve bu öğrenmenin zekâtı olarak öğretmektir. İnsan dünyaya geldiği ilk günden itibaren sürekli bir öğrenme içerisindedir. Madden yürümeyi konuşmayı vs. birçok şeyi öğrenir. Sevilmeyi, şefkat ve merhameti hisseder. Hayatının çeşitli dönemlerinde bu öğrenme devam eder ve hayatın biteceği son deme kadar öğrenme sürer. Bir noktadan sonra insan öğrendiklerini aktarmak ister. Tıpkı okumak ve yazmak arasındaki mecburi ilişki gibi; ‘Düzenli bir okumadan sonra düşünce artık zihinde artçı sancılar yapar. Bu sancılar doğumun habercisidir. Doğacak olan ise düşüncenin somut hali olan yazıdır.’ İşte tıpkı okuma ve yazma arasındaki mecburiyet öğrenme ve öğretme arasında da vardır. Öğretmede, öğrenme gibi süreklidir hayat son bulana kadar bitmez. Hatta şunu söylemek de mümkün bazılarının ölümü bile geride kalanlara bir şeyler öğretir. Öğrenme ve öğretme her insanın hayatının bir parçasıdır. Burada özel olarak değinmek istediğim bir kesim var. Öğretmeyi kendilerine meslek olarak seçenler:Öğretmenler..

Şimdi diyeceksiniz ki hani öğretme her insanın hayatının parçası idi. Öğretmenlere özel olarak parantez açmak nereden çıktı. Elbette öğretme her insanın hayatının bir parçası ama öğretmenler farklı çünkü işin erbabı onlar yani ‘öğretme’nin ustası öğretmenler.  Evet bir nevi usta malzemesi ve meziyeti ilim olan. Nesiller yetiştiren gelecek inşa eden.

Yetiştirdiği nesil ve inşa ettiği gelecekle toplumları şekillendiren öğretmenlerin tabi olarak mesuliyetleri daha fazladır. Çünkü onların öğrenmesi ve öğretmesi toplumların yaşam kaynağıdır. Bundan ötürü kendisine meslek olarak öğretmenliği yol olarak da öğretmeyi seçenler görev ve sorumluluklarının farkında olarak hareket etmeli ve görevini en iyi şekilde yerine getirmeye gayret göstermelidir. İçinde bulundukları toplumların ümidi ve umut kaynağı olduklarını hiçbir zaman unutmamaları gerek. Bunun bilincinde kendilerini geliştirmeleri kendileri ile birlikte yetiştirdikleri nesilleri de geliştirmeyi gaye edinmeliler.

Hâsılı kelam yolu öğretmek olan bıkmadan usanmadan öğrenmeli, yaratılışın asıl gayesini unutmadan hareket etmelidir ve şu sözü kendisinin anayasası olarak bilmelidir;

“Yeryüzünün öğretmeni olmak için, gökyüzünün öğrencisi olmak gerekir.”

İşte yolu öğretme olanın tek cümlelik anayasası budur.

*(1) Duhan Suresi 38-39