Daha Siyonizm kurulmadan çok önce Filistin ‘de bir Yahudi devleti kurulması için yapılan ilk eylem 1848 yılında İngiliz hükümetinin bir genelge ile Filistin’deki konsoloslarını Yahudilerin himayesine vermesiyle başlar.Yahudiler Arap coğrafyasında devlet olabilmek için tarım sınıfına ihtiyaç duyacaklarını çok iyi biliyorlardı fakat dünya üzerindeki Yahudilerin çoğu ticaretle uğraşıyordu sadece Rusya’da yaşayan bir Yahudi topluluğu hariç…Rusya ‘ da tamda bu dönemlerde Yahudilere karşı nedense bir dizi katliam girişimi başladı.Ve katliama maruz kalan Yahudilere Filistin’e yerleşmeleri teklif edildi.1870 yılından itibaren Rusya’yı terk eden Yahudilerin büyük kısmı Filistin toprakları üzerinde tarımsal yerleşim merkezleri kurmaya başladılar. Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl, Rotschild hanedanının gücüyle İngiltere’yi arkasına almış ve Filistin toprakları üzerinde bir Yahudi devleti kurmak için çok çaba sarf etmiştir. I. Dünya Savaşı sonunda 2 Kasım 1917’de İngiltere dışişleri bakanı Arthur Balfour'un girişimiyle Balfour Deklerasyonu süreci başlatıldı. Milletler Cemiyeti 1920 yılında, Filistin üzerinde İngiliz mandasını tanıdı. Bundan sonra kurulan bir Yahudi bürosu İngiltere nezdinde Yahudi haklarını temsil etmeye başladı.

Bundan sonraki yıllarda Siyonistler dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış bulunan Yahudi topluluklarını -devlet kurabilmek için etkili bir nüfus oluşturmak gayesiyle- Filistin'e göçmeleri için ikna etme çabalarına girişti. Nazi Almanyası'nın 1930'lardan 1940'ların ortalarına kadar Yahudilere soykırım uygulamaya başlamasıyla Filistin’e büyük bir Yahudi göçü başladı. Filistin’deki Araplar bu göçe karşı koyduklarından İngiltere, Yahudi göçlerinin durdurulmasına karar verdi. Bunun üzerine Sion’a bağlı Askeri Yahudi Teşkilatı Hagana, Filistin’e göç konusunda İngiltere'nin aldığı bu kısıtlayıcı kararı protesto amacıyla silahlı terör eylemlerine girişti. Filistin yönetimi Nazi liderliği ile işbirliğine girişti. Bu amaçla Kudüs müftüsü Almanya'ya birçok ziyarette bulundu. Filistin’e de gizli Yahudi göçleri düzenlenmeye başlandı. II. Dünya Harbi'nin müttefiklerin galibiyetiyle bitmesinden sonra, Filistin meselesi son safhasına ulaştı. İngiltere daha sonra Amerika’nın yardımını sağladıktan sonra, Filistin meselesini Birleşmiş Milletler'e götürüp, meselenin çözülmesini istedi. BM, Kasım 1947'de Filistin’in biri Yahudi öteki Arap olmak üzere iki devlet arasında paylaşılmasına karar verdi. Yahudiler bu kararı kabul ederken Araplar reddetti. Kudüs şehrine ise BM denetiminde milletlerarası bir bölge statüsü tanındı. Bu çözüm Arapları tatmin etmedi. İsrail-Filistin Savaşı başladı.14 Mayıs 1948'de BM paylaşım planı uyarınca David Ben-Gurion tarafından İsrail Devleti’nin kuruluşu ilan edildi.

24 saat sonra, Mısır, Ürdün,Suriye, Lübnan ve Irak orduları saldırıya geçerek İsrail topraklarına girdiler. 1949 yılının ilk aylarında BM nezdinde İsrail ile onunla savaşan Arap ülkelerinin her biri (o dönemden beri İsrail’le müzakere masasına oturmayı reddeden Irak hariç) arasında doğrudan müzakereler düzenlendi ve bunların sonucunda bir ateşkes anlaşması imzalandı.

Anlaşma uyarınca sahil şeridi, Celile ve tüm Necef İsrail’e, Yehuda ve Samiriye (Batı Şeria) Ürdün’e, Gazze Mısır yönetimine ve Kudüs'ün ise Eski Şehir'in de dahil olduğu doğu kısmı Ürdün’e, batısı da İsrail’e bırakıldı. Ve böylece yıllarca süren Yahudi devleti kurma hayali gerçek oldu. Hiçbir zaman görmezden gelinemeyecek bir durum oda tarih tekerrüden ibarettir… Yazı dizimin önceki bölümlerinden anlaşılacağı üzere sırf hedefini gerçekleştirmek için kendi ırkının kanını dökmekten çekinmeyen Yahudilerin Müslümanlara karşı ellerinde bir zeytin dalıyla geleceklerini asla düşünmemeliyiz. Şu an ki Ortadoğu’da yaşananların hepsi vaadedilmiş toprakların tamamını ele geçirme planından ibarettir ve dökülen tüm kanın sorumlusu Yahudilerdir. Son bir kelam edeyim bu vaad edilen topraklar arasında Güneydoğu Anadolu bölgemizinde olduğunu unutmayalım…..

Yazı dizimin ikinci bölümüne bir ayeti kerime ile son vermek istiyorum.

‘Savaş size farz kılındı, gerçi o size hoş gelmez. Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmassınız; oysaki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir. Siz bilmezsiniz’. (Bakara -216)