Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Ben Tunceli’de söylediklerimi Konya’da da Kayseri’de de Bursa’da da Edirne’de de söyleyeceğim ve milletim anlayacak. Ama Sayın Bahçeli Ankara’da söylediğini acaba Tunceli’de söyleyebilecek mi?" dedi.
Başbakan Davutoğlu, AK Parti Grup Toplantısı’nda partililere seslendi. Tunceli’de ziyaretindeki izlenimlerini aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti: "İki tavra dikkat çekmek istiyorum. Gerçekten birisi beni üzmüştür, diğerine ise cevap verme ihtiyacı ortaya koymuştur. Tam ben Erzincan Kongresi’nde konuşmamı yaparken ve Kılıçdaroğlu’nun bir gün önce MİT ile ilgili söylediği hususlar konusunda sadece bir siyasi taraf olarak değil devletin bir kurumunu koruma saikiyle cevap verip Kılıçdaroğlu’nun eleştirirken önüme bir not kondu. Sayın Kılıçdaroğlu’nun kayınvalidesi vefat etmiş diye. O ana kadar zihnimde kurguladığım konuşmamı tamamıyla değiştirdim, kendisine taziye diledim, muhterem eşlerine taziye diledim ve konuşmamın akışını tamamen değiştirdim. Ve o dakikadan bu dakikaya kadar hepiniz şahitsiniz, Tunceli’ye gittim, üniversitede konuştum, en ufak bir eleştiri getirmedim, tek parti dönemine eleştiri getirdim ama Sayın Kılıçdaroğlu’nu üzecek tek kelime sarf etmedim. Sonra Tunceli kongremize gittim, normalde kongreler siyasi konuşmaların yapıldığı yerdir. Tek bir kelime etmedim çünkü bizim için taziye azizdir ve taziye günü muhatapla sadece gönül ve teselli sohbeti yapılır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun aradım ve çıktı, kendisine ve hanımefendiye taziyelerimi ilettim. Bu benim insani görevim, herhangi bir şekilde bir lütufta bulunmuş değilim, aldığımız lutfün gereği. Fakat daha sonra Sayın Kılıçdaroğlu yine bu eleştirilere, bana da neredeyse hakaret ederek devam ediyor olması beni derinden üzmüştür. AK Parti Tunceli Kongresi’ne gittiğimde önüme Kılıçdaroğlu’nun Antalya’da yaptığı konuşmayı getirdiler, bakın taziye gününde şunları söyledi, onları söylemek istemiyorum. Arkadaşlarım ’cevap vermek ister misiniz’ dediler, ’hayır’ dedim. Kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın bizim kendi standartlarımız var, başkasının standardını kendimize ölçü almayız. Onun için bugün Sayın Kılıçdaroğlu’na cevap vermeyi düşünmüyorum. Dün de cenaze merasiminde ağır bir polemik yaptı ve doğrudan ifadeler kullandı. Kendisine, acısına ama en fazla da ’anne acısı yüreğimi yaktı’ diye sabah ifadesini okuduğum ve annelik acısını iki kez tatmış birisi olarak muhterem eşine hürmeten bugün kendisinde bahsetmeyeceğim."

"BÜTÜN SİYASİ LİDERLERE ÇAĞRIDA BULUNUYORUM"
"Buradan bütün siyasi liderlere sesleniyorum. Gelin üslubumuzu değiştirelim" diye konuşan Davutoğlu, "Siyasi polemiğin gerekiyorsa en ağırını yapalım ama ne zaman yapacağımızı, hangi şartlarda hangi kelimelerle yapacağımız konusunda bir ahlaki standart geliştirelim. Siyasi başarılar gelir gider ama ahlaki standartlar kaybolursa hayatımızın anlamı da kaybolur, manası kalmaz. Sayın Kılıçdaroğlu’nun bugünkü tutumuna bakacağım ve ona göre yarın Şanlıurfa’da gereken cevabı vereceğim. Bu cevabı da kişisel olarak ona değil devlet kurumunu koruma sorumluluğuyla ona vereceğim. MİT bir devlet kurumu olarak bütün milletin hizmetindedir, doğrudan bana bağlı olarak, bütün milletin hizmetindedir. Ben de ona talimat verirken hiçbir zaman herhangi bir parti yada gruba karşı bir tutum alması talimatı vermem, onların devlet ahlakı da bunu yapmaz zaten. Ama dış ve iç güvenlik konusunda yapılması gereken görevini yapar. 7 Şubat’ta MİT’e dönük operasyonun arkasında kimler varsa bu iddiaların arkasında da o çevrelerle CHP işbirliği var. Biz de MİT’i veya herhangi bir kurumumuz böyle bir işbirliğine kurban etmeyiz" dedi.

"BAHÇELİ’YE CEVAP VERMEK ZARURETTİR"
"Herhangi bir taziye durumu olmadığı için Sayın Bahçeli’ye cevap vermek biz zarurettir" ifadesini kullanan Davutoğlu, şunları kaydetti: "İstedim ki Sayın Bahçeli yine ağır hakaretlerle üstümüze geldiği için bütün konuşmasını dinleyeyim ve ona göre konuşayım. Sayın Bahçeli, ’ihanet’ kelimesini çok rahat kullanıyor. Hemen ihanet, peki kim, kime niye ihanet ediyor. Kendisine hatırlatmıştım: 13 bin kişinin öldürüldüğü ve devlet kayıtlarına geçen şekliyle her tür silahın kullanıldığı, çoluk, çocuk ve kadınların öldürüldüğü bir vaka varsa ve ondan çok değil 4-5 sene sonra aynı devlet zihniyeti eğer Bahçeli’nin lideri rahmetli Türkeş, Türk Dili’nin önemli öncüleri olan Fethi Tevetoğlu, Reha Oğuz Türkkan, Zeki Veli Togan’ı tabutluklara koymuşsa koyarken de devrin savcısı Kazım Öçal aynen bugün Bahçeli’nin kullandığı tabirle ’bunlara ihanet içindedirler, bunlara zulmedildiği söyleniyor, doğru, zulüm edilmiştir, edilmeye devam edecektir’ demişse hangi zihniyete sahip çıkıyorsunuz Sayın Bahçeli. Tek parti dönemine sahip çıkmak size mi kaldı. Şimdi bizim neye karşı çıktığımızı birlikte görelim. O dönemin Dersim katliamını planlayan ideologlar ve diğer temsilcilerinin bazı sözleri: Naşit Hakkı Ulu, ’Dersim elbette kendiliğinden adam olmaz. Ne yapacaksa devlet yapacak, Dersim’i adam edecek. Onların savunduğu devlet anlayışı bu, bizim anlayışımız ise millet adamdır adam edilmez, millete hizmet edilir anlayışıdır. Yine Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey, ’Dersim devlet için bir çıbandır’ diyor. Sonra 3 Mayıs 1944 davasını hazırlayan savcı da milliyetçileri bir çıban gördü. 28 Şubat’ın savcısı Vural Savaş da iktidar partisine o zaman ’kanserli ur’ demişti. Aramızdaki devlet anlayış farkı bu. Milletin bir kesimine çıban, ur diye bakan anlayış bitmiştir. Eski Türkiye anlayışıdır, yeni Türkiye anlayışında bu milletin hiçbirisi ne urdur, ne çıbandır, hepsi saygıya layıktır, hepsi sevgiyi hak etmektedir.
İbrahim Tali bey diyor ki: ’Bütün Dersim’in dışarısıyla irtibatı kesilerek, saldırılara ve ticarete engel olmak gerekmektedir. Bu yolla aç kalacak olan halka zamanla kendini sığınmaya mecbur etmek gerekir’ Aç kalacak olan halk, hani suçluyla suçsuz ayrımı, hani nerede? Bir şehir toptan suçlu ve açlığa mahkum edilebilir mi? Ama sadece 1938 Türkiyesi değil 1994’te Başbakanlık’ta çıkarttım, yayınlanmış genelge var. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki bazı bölgelerde 50 kilogramdan fazla un tutmak yasaktı, Tunceli’de. Giriş ve çıkışlarda gıda kontrolü yapılıyordu. Şimdi AK Parti’nin Türkiye’yi nereden nereye getirdiği herkes görsün ve anlasın. Bizim karşı çıktığımız zihniyet bu. Şimdi Sayın Bahçeli, şunu diyor, biz ihanet içindeyiz ya kendisi devletin bekasını düşünüyor ya bir an düşünün dava arkadaşlarım, eğer bu zihniyet, gerçek milliyetçiler, MHP’liler bu zihniyeti kabul etmez, tek parti zihniyeti kabul etmez. Türkiye’yi ur, çıban gibi adama edilmesi gerektiğini gören zihniyet şu gün iktidarda olsaydı Suriye’de Irak’ta etnik ve mezhebi ayrımla ortalık ateş yerine dönmüşken Türkiye ne halde olurdu?"

"SAYIN BAHÇELİ’YE ÇAĞRIDA BULUNUYORUM"
"Sayın Bahçeli’ye çağrıda bulunuyorum ve meydan okuyorum" diyen Davutoğlu, "Tunceli Türkiye’nin bir vilayeti mi? Şüphesiz, evet ve hep Türkiye’nin bir parçası olarak kalacak. Peki siz bütün Türkiye’ye hitap ediyor musunuz, hitap etmeye çalışıyorsun. Buyurun gidin bu söylediklerinizi Tunceli’de söyleyin, cesaretiniz ve yüreğiniz varsa. Ve dönün o halka deyin ki ’o gün öldürülenlerin hepsi vatan hainiydi’ deyin, onların torunlarının yüzüne bakarak deyin. Bakalım Tunceli’ye girebilecek misiniz? Ben dün Tunceli’deydim, yarın orada olacağım, 1 sene sonra olacağım, 10 sene sonra da, 100 sene sonra da olacağım" diye konuştu.
Davutoğlu, "Ben Tunceli’de söylediklerimi Konya’da da Kayseri’de de Bursa’da da Edirne’de de söyleyeceğim ve milletim anlayacak. Ama o Ankara’da söylediğini acaba Tunceli’de söyleyebilecek mi, Ankara’da savunduğu tek parti zihniyetinin Hazreti Mevlana’nın türbesine giriş paralı yaparak, müzeyi paralı yapan tek parti zihniyetinin olduğu Konya’da söyleyebilecek mi, Ahi Evran’ın mekanında söyleyebilecek mi?" ifadelerini kullandı.
"Ben gelecek hafta da istersem yarın da Türkiye’nin her köşesinde vatandaşlarımla kucaklaşırım, gönül alırım" diye konuşan Davutoğlu, "Buyurun Sayın Bahçeli işte ispat, er meydanı burada söyleyin bu söyledikleriniz Türkiye’nin her yerinde. Gerçek milliyetçilik milletin değerlerine sahip çıkmak ve milletin varlığını, birliğini ve beraberliği temin edecek şekilde, milletin her bir ferdini yüreğine basmaktır. Biz bunu yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Bir de yeni bir şey keşfetmiş gibi 10 öneride bulunuyor, takip etmiyor, konuştuklarımızı dinlemiyor. O 10 önerinin hani Alevi sorunlarının çözümü için onun 7’sini biz zaten yaptık, çoktan yaptık. Alevi Enstitüleri Merkezleri biz zaten kurduk" ifadelerini kullandı.

"KILIÇDAROĞLU’NA BORCUMU ÖDEMELİYİM"
Davutoğlu, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Sayın Kılıçdaroğlu’na bir borcumu da ödemeliyim. Gerçekten çok takdir ettim. Irak Türkmenleri’ni kabulünde ifadelerini aynen okuyorum ’Sizin idealiniz bizim idealimizdir, sizin sorunlarınız bizim de sorunlarımıdır, sizi unutmayacağız’ demiş Sayın Kılıçdaroğlu. El hak doğru. Şunu da söylemiş ’Nerede bir ezilen, sorunu olan, zalimin zulmüne uğrayan varsa yanında CHP vardır, olmaya devam edecek.’ İşte CHP’den duymak istediklerimiz bu. Bunlar bizim yıllardır duymak istediğimiz şeyler ama Irak Türkmenleri’ni kabul edip bunları söyledikten sonra takdir ettiğim için söylüyorum eleştiri anlamında değil Bayırbucak Türkmenlerini de kabul etsin, yani Esad’ın zulmüne uğrayan Bayır Bucak Türkmenleri’ne aynı şeyi söylesin, onları da bağrına bassın, onlar da zalimin zulmüne uğradılar. Bizim dilimiz yavaş yavaş bütün siyasetin dili olmuşsa bundan mutluluk duyarız."
(İHA)