Yüce Dinimiz İslam’ın, Kur’an ve Sünnet ahlakı, mal-mülk ve servetle, makam-mevki ve güçle övünmeyi yasakladığı gibi sayısal çoklukla övünmeyi de yasaklamıştır. Övünülecek olan ‘‘kelle sayısı’’ değil, vasıflı, kaliteli ve ihlâslı fertlerin bulunmasıdır.  

Toplumların en büyük problemi kaliteli insan problemidir. Zorluk ve felaket anlarında paradan puldan ziyade kaliteli, vasıflı insanlara ihtiyaç duyulur. Günümüz ülkemizde de en büyük dert ve sıkıntı içi boş olan bir kelime dindarlığı ile hayatımızı idame ettirmeye çalışan bir topluluğuz. Bu topluluğu sizler çok iyi tanıyorsunuz da gelin olsun en azında sahife dolsun adına bir hatırlama ve hatırlatma yapalım.

Dedeler hacca gitmiş, sakal bırakmış, hem camiden çıkmaz, hem de, evin de işlenen günah işlerine asla karışmaz. 

Nineler: “Aman Allah’ım! Başımıza taşlar yağacak” gibi şaşırma sözleriyle yerli ve yabancı dizileri asla kaçırmaz. 

Evin hanımı komşuları çekiştirerek; “onlarda var bizde niye yok?” diye, ahu figan eder.

Evin kızı, güzellik malzemeleri ve sevgilisinden gelen haberleri ile ailesine karşı, gizli plânlar düşünür. Elinden cep telefonunu almak asla mümkün değildir.

Evin oğlunu sormayın! Siz benim yazımı okurken; onu dershanede zannediyorsunuz, belki de; hâlbuki o genç delikanlı, ya kız peşinde, ya da kulüplerde oyun ve eğlenceyle meşgul. Hayat onun için sanki futbol, facebook, internet ve bir de cep telefonu olmuş.

Ya torunlar, Onlar da taklit mikrobunun kıskacındalar. Kızlarımız: “büyüyünce magazin yıldızı”, oğullarımız: “büyüyünce futbolcu veya film yıldızı olacağım” diyorumun hayaliyle yanıp kavruluyor.

Şimdi bu zihniyetle dindarlığımızdan, nasıl dindar olduğumuzu yâda çok kullanılan bir tabirle muhafazakâr olduğumuz iddiasıyla nasıl bir sonuç çıkara biliriz?

Yüce Allah şöyle buyurur: “Onları gördüğün zaman cüsseleri hoşuna gider, söz söylerlerse sözlerini dinlersin (ilginç hitabeler, edebi konuşmalar yaparlar). Hâlbuki onlar duvara dayandırılmış keresteler gibidirler.” (Münafikun,4) 

 Bundan dolayı Hz. Peygamber (s.a.v) ilim, iman ve ahlak zemininde ashab-ı kiram gibi dünyaya örnek olan, medeniyet kuran bir kadro yetiştirdi. Günümüze kadar intikal eden bütün güzellikler de bu kadro eliyle ekilip yeşertildi.

Resulullah (a.s) şöyle buyurdular: “İnsan toplumu, neredeyse içerisinde iyi cins yük ve binek devesi bulunmayan 100 develik bir kervan gibidir.” (Buhari, Müslim) 

Vasıfsız, ölçüsüz, kalitesiz, ilmi ve akli ölçüleri olmayan keyfiyetsiz, kemiyetler, kısa vadede göz doldursa da, uzun vadede ümmetin başına bela olurlar.

Yüce Allah şöyle buyurur: “De ki: Pis ve kötü, temiz ve iyi bir değildir; pis ve kötünün çokluğu tuhafına gitse de (bu böyledir).”   (Maide,100)  

“Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler.” (Ankebut, 63)

 “Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar.” (Enam,116)

Buna karşılık keyfiyetli azınlıklar da methedilmiştir: Yüce Allah şöyle buyurur: “Nice az sayıda bir birlik Allah'ın izniyle çok sayıdaki birliği yenmiştir.” (Bakara, 249)

  İbn'u Mes'ud bir gün ağaca çıkar, zayıf bacakları görünür. Gören bazı ashap bacaklarının zayıflığına gülerler. Allah Resulü: “O’nun bacaklarının inceliğine mi gülüyorsunuz? Nefsimi elinde olan zata yemin ederim ki, o ince bacaklar terazide Uhut dağından daha ağır gelecektir.” buyurdu.

 Zira fiziksel güzelliğin geçiciliğine işaret eden Yüce Peygamberimiz, Rabbimizin bizden fiziksel güzelliği kendisi verdiğine göre o bizden takvayı yani dindarlığımızı istemektedir.

Elbette İslami camialar, vakıflar, dernekler ve tekkeler olmalı ve olacaktır. Ancak hedef, sayı çokluğu değil kalitelilik yani keyfiyet olmalıdır.

Dışarıda balon gibi şişkin, içerde de zayıf, bitkin ve yıkılmış bir kalabalığın bir anlam ifade etmediği aşikârdır.

 Sadece sendikacılar gibi üye çokluğuyla yetinmemeliyiz. Nüfuzu olmayan kalitesiz bir nüfusun kıymetsizliğini bakın Allah Resulü ne güzel resmediyor: "Yakında milletler yemek yiyenlerin (başkalarını) çanaklarına (sofralarına) davet ettikleri gibi size karşı (savaşmak için) birbirlerini davet edecekler."

Birisi:

"Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak?” dedi. Rasûlullah (s.a) "Hayır, aksine siz o gün kalabalık fakat selin önündeki çerçöp gibi zayıf olacaksınız. Allah düşmanlarınızın gönlünden sizden korkma hissini soyup alacak sizin gönlünüze de vehn atacak" buyurdu.

 Yine bir adam:

 “Vehn nedir?” Ya Rasûlullah diye sorunca, "Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir" buyurdu. (Ebu Dâvud) 

 “Salih kimseler birer birer çekilip gider, geriye arpanın veya hurmanın döküntüleri gibi döküntüler kalır. Allah da onlara hiçbir değer vermez.” (Buhari)  

Yazımı konuyla ilgili bir olayla bitiriyorum: Hz. Ömer bir gün dostları ile otururken: "Haydi, herkes bir şey dilesin" dedi oradakilerden biri: "Ben, şu oda dolusu gümüşüm olsun da onu Allah yolunda harcayayım" der.

 Bir başkası: "Şu oda dolusu altınım olsun da Allah yolunda harcayayım" diye cevap verir.

 Bir diğeri ise: "Bu oda dolusu mücevherim olsa da Allah yolunda harcayayım" diye cevaplar.

Hz. Ömer ise: "Ben, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Muaz bin Cebel ve Huzeyfe bin Yeman gibilerden şu oda dolusu insan isterim ki onları, Allah yolunda görevlendirebileyim." (İbn. Cevzi Sıfatü’s-Safve)

Anlamak için fazla kelimelerle cümle kurmak asla ne yerinde olur birde zannımca israf olur. Kalın sağlıcakla anlayan ve yaşayanların topluluğuna Rabbim cümlemizi duhul eylesin! Daha ne diyem. Selam ve sevgilerimle.

MEHMET EMİN YAĞMUR

NECİP FAZIL KISAKÜREK İMAM-HATİBİ

DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENİ

İLAHIYATÇI-İKTİSATÇI-İSLAM TARİHÇİSİ

            Tlf:05369696634 [email protected]