Bizim özgürlük ve demokrasi anlayışımızda bi eksiklik var. Tüm konuşmalarımızda ileri demokrasi vurgusu yapıyoruz ama bu anlayışı bir türlü benimseyemiyoruz. Sadece konuşmalarımızda kalıyor. Yirmi birinci yüzyılın eşiğindeyiz ama hâlâ insanlar kendi ideolojisini karşısındaki insana dayatma sevdasında. Oysaki ideolojiler insanları birbirlerine kırdırmak için çıkarılmış akımlardır. Anlayamadığımız buydu. İdeolojiler bizi güçlü yapmıyordu tam tersine parçalıyordu. Savaşı kazansanız bile barışı kaybedersiniz sözü işte tam olarak bu durumu ifade ediyor.

Sadece “benim düşüncem, benim ilkelerim, benim doğrularım” felsefesiyle hareket edildiği müddetçe gerçek anlamda özgürlük ve demokrasi terimleri Lügâtımızdaki karşılığını bulamayacak. Yani bu kısır döngü hep böyle devam edecek. Ne yazık ki hiç bir sorunda çözüme kavuşmayacak.

Peki neydi bu kavgamız, birbirimize olan bu düşmanlığımız, bu tahammülsüzlüğümüz.

Neyi paylaşamıyoruz!
Beyazı siyahtan üstün kılan ne!


Oysaki hepimizin gölgesi aynı ten renginde, Dünyanın neresine giderseniz gidin kanın rengi her yerde aynıdır. Bir genç kızın bir erkeğe duyduğu sevgi her yerde aynı heyecanı verir ve çocuğunu kaybetmiş bir annenin feryadı her yerde aynı hüznü doğurur.

Yine bir arkadaşınız mavi renk gömlek giyindiğinde ona nasıl kızmıyorsanız sizin gibi düşünmüyor diye de kızmamalısınız. Düşünce ve inançlar özgür olmalıdır ki birey özgür olabilsin. Düşüncenin ve inançların tutsak olduğu bir yerde gelişmeden, değişimden ve demokrasiden söz edilemez.

Tabi özgürlüğün boyutu başkalarının sınırlarını ihmal etmemektir. Hiç kimsenin Kırıp dökmek gibi, kaldırım taşı sökmek gibi, başkasının inancına dil uzatmak gibi bir özgürlüğü olamaz.

Bu memleketin her karışı bizim. Sağcısının da, Solcusunun da, Laz’ının da, Çerkez’inin de, Türkün de, Kürdün de.

Sizden farklı düşünüyorlar diye kimseyi namlunun ucuna koymanıza gerek yok.

Bu memlekete hep birlikte sahip çıkmalıyız

Çünkü; bu memleket hepimizin.

Saygı ve selamlarımla…

EMİNE TANRIKULU