İnternet yoluyla işlenen suçlar, haksız fiil niteliğindeki davranışlar, sosyal medya ve sosyal medyanın bireyler ile toplum davranışları üzerindeki etkileri konusunda uzun zamandır çalışmalarda bulunuyorum.
 
Bu açıdan ‘sahte profil oluşturma’ sosyal medyada sıkça karşılaştığımız bir vaka. Sahte profillerde kendi fotoğrafımızın ya da bize ait diğer kişisel verilerin kullanılmış olması ise öyle sanıyorum ki hiçbirimizin arzu etmediği bir durum (sahte profil ile şeref ve haysiyeti ihlal edici ve kişilik haklarını zedeler mahiyette içerik paylaşılması konusunda bkz. Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 19.6.2014, E.2014/5036).
 
Karşılaştığım onlarca dava ve bu konuya ilişkin nacizhane edindiğim tecrübeler doğrultusunda, internet yoluyla bir insanın istenmeyen bir muameleye maruz kalmasının ve belki de bunun neticesinde hayatında geri dönülmez sonuçlar doğmasının ne kadar da basit olduğunun farkına vardım.
 
Artık hayatlarımızda internet olduğuna göre, internet yoluyla işlenen suçlar bakımından yeni bir analize ihtiyacımızın olduğu da bir gerçektir. Bu bakımdan aşağıda kısaca irdelediğim Yargıtay kararının (bkz. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 17 Haziran 2014, E.2012/12-1510)önem arzettiğini düşünüyorum. Internet üzerinde bir şekilde paylaşılmış olan bir fotoğrafın, yetkisiz kişilerce kopyalanıp, arzu edilmeyen sosyal ağ ve platformlarda kullanılmasının hangi suç ya da suçları oluşturacağı hususuna bir çözüm arayan bu karar tam da bu hususta belirgin bir bakış açısını yansıtmaktadır.
 
Karar, katılanın, çalıştığı gazetede yazdığı köşesinde kullandığı fotoğrafının, kendi rızası dışında bir arkadaşlık sitesine konulması eyleminin; TCKnın 136. maddesinde düzenlenen, kişisel verileri hukuka aykırı olarak yayma suçunu mu yoksa TCK`nın 125. maddesinde düzenlenen hakaret suçunu mu oluşturacağı sorununa ilişkindir.
 
‘Son Nokta' isimli gazetede yazdığı köşe yazısı için verdiği resim, sanık tarafından Magnet Bilişim Hizmetlerine ait 'www.istanbul.net' isimli sosyal ağ platformu olarak hizmet veren sitede 'belkiba' rumuzuyla yayınlanmıştır.
 
Yerel mahkeme tarafından, sanık hakkında TCKnın 134. maddesi gereğince özel hayatın gizliliğini ihlalden dolayı mahkumiyet kararı verilmiştir.
 
Yargıtay 12. Ceza Dairesi ise, “…eylemin, TCKnın 136. maddesinde düzenlenen, kişisel verileri hukuka aykırı olarak yayma suçunu oluşturacağı, hukuki durumun buna göre tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, suçvasfında yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi,isabetsizliğinden..” yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir.
 
Dairenin iki üyesi, karara katılmamış ve karşı görüş bildirmişlerdir. Anılan görüşte; TCKnın 135 ve 136. maddelerindeki hukuka aykırılığın hangi hallerde oluştuğuna ilişkin başvurulabilecek kapsayıcı bir kaynak ya da norm olmaması nedeniyle bu iki maddenin eksik norm sayılması gerektiği ifade edilmiş, bilimsel görüşlerden hareketle kişisel verilerin neler olabileceği açıklanmış ve sanığın eyleminin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği, amacın katılanı toplum nazarında küçük düşürmeye ve ahlaksız göstermeye yönelik olduğu dikkate alındığında eylemin TCKnın 125/1, 2 ve 4. maddesi kapsamında hakaret suçunu oluşturduğu vurgulanmıştır.
 
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise bu görüşlerle aynı doğrultuda, Daire kararına itiraz etmiştir.
 
Yargıtay Ceza Genel Kurulu; yaptığı değerlendirmede, somut olayda, sanığın genel yayın yönetmenliğini yaptığı gazetede köşe yazarı olarak çalışan katılanın yazdığı köşesinde kullanılan fotoğrafın, hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğunda tereddüt bulunmayan bir yöntemle sanık tarafından internetteki özel bir arkadaşlık sitesine kimlik, adres ve telefon bilgileri verilmeksizin ve erkek arkadaşı aradığı açıklamasıyla konulması eyleminin, TCK'nun 136. maddesinde düzenlenen kişisel verileri hukuka aykırı olarak yayma suçunu oluşturduğu sonucuna varmıştır.
 
Yargıtay Ceza Genel Kurulu`na göre sanığın eylemi aynı zamanda, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte olması nedeniyle TCK'nun 125. maddesinin birinci ve dördüncü fıkrası uyarınca alenen hakaret suçunu da oluşturmaktadır.
 
Bu itibarla sonuç olarak, hukuki anlamda tek fiil sayılması gereken eylem ile hem TCK'nun 136. maddesinde düzenlenen kişisel verileri hukuka aykırı olarak yayma suçu, hem de aynı kanunun 125/1-4 maddesinde düzenlenen alenen hakaret suçu oluştuğundan, sanık hakkında 5237 sayılı TCKnun 44. maddesindeki farklı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanması ve oluşan suçlardan en ağır cezayı gerektiren kişisel verileri hukuka aykırı olarak yayma suçundan sanığa ceza tayin edilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
 
Neticede Yargıtay Ceza Genel Kurulu`na göre, sanığın eyleminin TCKnun 136. maddesinde düzenlenen kişisel verileri hukuka aykırı olarak yayma suçunu oluşturacağı kabul edilmelidir.
 
Kişisel veri kavramını farklı açılardan tahlil etmek ve ceza hukukumuzdaki yerini daha iyi anlayabilmek isteyenlerin Yargıtay Ceza Genel Kurulu`nun bu kararını incelemelerini tavsiye ederim. Hepinize güzel bir haftasonu diliyor ve saygılar sunuyorum…

Yazarın izniyle http://www.hukukihaber.net sitesinden alınmıştır.