Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fethullah Gülen’in iadesiyle ilgili olarak, “Benim için iadesinden öte deport edilmesi çok daha isabetli olur" dedi.
TRT özel yayınında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Nasuhi Güngör’ün moderatörlüğünde Akif Beki, Saadet Oruç, Hilal Kaplan ve Mahmut Övür’ün sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan seçimlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yunanistan’ın son dönemde ekonomik olarak çok ciddi bir sıkıntı içinde olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüz milyarca avroluk bir borç olduğunu söyledi.

“ALEKSİS’İN BU İŞİ İYİ KULLANMASI, İYİ DEĞERLENDİRMESİ LAZIM”
Bu borcun içinde mevcut hükümetlerin puan kaybettiğini, Syriza’nın da hiç denenmemiş bir parti, alanlarda verdiği mesajlarla halktan destek bulduğunu sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan,
“Aleksis’in bu işi iyi kullanması, iyi değerlendirmesi lazım. Ben inanıyorum ki eğer iyi değerlendirirse tabii ki Yunanistan halkı yeni şansları da onun önüne koyacaktır. Yalnız bazı mesajlarda bence çok daha temkinli olmak, mutedil olmak yarın o mesajların altında kalmayı giderir. Siyaset duygusallığı çok kaldırmaz ve popülizmin ayarını iyi yapmak lazım siyasette. Eğer siyasette popülizmin ayarını iyi tutturamazsanız o zaman da vatandaş o soruyu sorar” dedi.

“YUNANİSTAN-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİ ÇOK DAHA İDEAL BİR NOKTAYA GETİRECEĞİMİZE İNANIYORUM”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Yunanistan ilişkileri noktasından birçok şeylerin yazıldığını, çizildiği ve o tür şeyleri de kabullenmediğini dile getirdi.
“Biz ’devletlerin devamlılığı esastır’ kuralından hareketle, her yönetimle ilişki halinde olduk” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan,
“Yunanistan’da biz sosyal demokrat iktidarlarla da çalıştık, Hıristiyan demokratlarla da çalıştık, hepsiyle de bunları yaşadık. Ben Simitis’den bu tarafa hepsini gördüm. Papandereu, Karamanlis ile hepsiyle çalışmalarımız oldu ve ikili münasebetlerimiz her zaman da iyi olmuştur. Temenni ederim ki şu anda da yine Sayın Aleksis ile ki Sayın Davutoğlu’nun Atina ziyaretinde de zaten geniş bir görüşmeleri oldu ve Yunanistan-Türkiye ilişkilerini çok daha ideal bir noktaya getireceğimize inanıyorum ve kendisine de başarılar diliyorum” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, teşekkür gezilerine ne zaman başlayacağı yönündeki soruya ise, “Başladım” cevabını verdi.

“O TÜR BENCE GRUPLAR VEYA KURULUŞLAR BİZİ ÇOK DA IRGALAMIYOR”
Bu hafta sonu Kırşehir’e gideceğini ve bu ziyaretleri hafta sonları devam edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Freedom House’un raporuyla ilgili soru üzerine şunları söyledi:
“Freedom House’un filan, bunların dünyada itibarı filan yok. Bunların itibarı sıfır. Bunlar kendilerini bir şeye oturtuyorlar, oradan kendilerine bir değer atfediyorlar. Bunlar belki de kurdurulan kuruluşlar olabilir. Biliyorsunuz dünyada bu tür kuruluşlar vardır. Özel olarak bunlar kurdurulmuştur, bunlara özel görevler yükleniyor ve kendileri çalıp, kendileri oynarlar bunlar. Bir defa bu gerçekleri bilmemiz lazım. Cumhurbaşkanlığı makamında, burada, bizim gölge kabine kurmamız için, benim burada 25 tane burada bir defa müdürümün olması lazım veya daire başkanımın olması lazım. Burada böyle bir şey yok. Bunu söyleyenler, bugüne kadar acaba gelip benimle böyle bir söyleşi mi yaptılar, böyle bir görüşmeleri mi oldu? Böyle bir şey de yok. İlgi arkadaşlarımdan Cumhurbaşkanlığı makamının şunda sözcüsü İbrahim Kalın beydir. Onlarla da böyle bir görüşme yok. Biliyorsunuz dün yine yaptıkları açıklamalarda zaten bu teşkilat yapısını ne anlama geldiğini açıkladılar. Cumhurbaşkanlığı makamında bizim bu yaptığımız çalışmalar bir defa hükümetimizin bütün yatırımlarını takiptir. Biz bunları takip ederiz. Niye? Yardımcı olmak, bu konularla ilgili mesela hazırlanan kanunlar nereye geliyor sonunda, buraya onaya geliyor. Geldiği zaman burada sizin alp yapınız olmazsa bu kanunlar ilgili değerlendirmeyi yapabilirmisiniz, yapamazsınız. Bunları bileceksiniz. Ben Cumhurbaşkanı olarak ülkemdeki bu faaliyetlerden nereden haberin olacak. Bunları takip eden birimlerim olması lazım ki ben bunlardan haberdar olayım. Herhangi bir vilayete gittiğimde orada yapacağım konuşmada, benim bütün bu konuşmalarımla ilgili bilgileri alan arkadaşlarım kimlerden alacak? Bu işleri takip eden birimden alacak. Bunların burada olması lazım. Bundan önce böyle bir şey var mıydı? Bundan önce burada böyle bir şey yoktu. Şimdi biz, bu birimleri çalıştırarak burayı daha aktif, daha koşturan, düşündüren bir yapı haline getirdik. Onun için zaten şu anda bu konuyla ilgili gerek başmüşavirler, müşavirler, gerek genel sekreter yardımcıları, gerek daire başkanları, müdürler noktasında, buradaki yapıyı çok güçlü hale getiriyoruz, getireceğiz. Daha da burada yapacaklarımız var. İnşallah Cumhurbaşkanlığı makamı, bütün bu çalışmalarıyla da sadece Türkiye’de değil, uluslararası camiada da inşallah ses getirecektir, bunu da zaman gösterecek. O tür bence gruplar veya kuruluşlar bizi çok da ırgalamıyor” şeklinde konuştu.

“SİPARİŞ ÜZERİNE HAREKET ETMEM”
“28 Şubat yargısının yol açtığı mağduriyetler halen devam ediyor. Bu hususta sizce bir düzenleme mi yapılmalı, yoksa Cumhurbaşkanı olarak af yetkinizi kullanmayı düşünür müsünüz?” yönündeki bir soruya ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi:
“Bize ulaşanlar var, ulaşmayanlar var. Ulaşanlarla ilgili bazı konularda bizler Adalet Bakanımız olsun başta Başbakanımız olsun bunları aramızda zaman zaman görüşüyoruz. Hatta biliyorsunuz gazeteci Yakup beyle ilgili olarakda bunca zaman içeride yattı ki yatışı neden dolayıydı ‘işte kalem, yapılan iftira’ aslı astara olan bir şey değil. Bunanla ilgili Adalet Bakanlığımızın bir inceleme çalışması var. Temenni ederim ki adalet burada yerini bulur ve buna doğrusu açıklayan olarak kabul edilsede, edilmesede bir zulüm olarak bakıyorum. 14 yaşında içeri alacaksınız 7 sene yatıracaksınız ve gerekçe olarak da ortada neymiş yatak yorgan yakmış bunu sunacaksınız. Arkadaşlarımın bana verdiği bilgileri söylüyorum. 28 Şubat mağdurları noktasında bireysel başvuru olmak üzere attığımız o adımla 2010 referandumunun getirdiği bir kolaylıktı, bu süreci çalıştırdık, çalıştırıyoruz. Herşeyi biz bilmeye biliriz. Ama bunlar bize ulaşması halinde bunlara yönelik yapabileceğimiz ne varsa bunları yapabiliriz. Cumhurbaşkanı olarak bu noktada benim yapabileceğim bir şey varsa bende tabiî ki mazlum olanların yanında yer almaya her zaman kararlıyım. Bu konuda da sipariş üzerine hareket etmem. Neyse yetkim o yetkimi de orada kullanırım.”
Fethullah Gülen’in iadesiyle ilgili ise bir soru üzerin Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Benim için iadesinden öte deport edilmesi çok daha isabetli olur. Deport edilsin ABD en azından stratejik ortağım veya model ortağız dediği Türkiye’ye karşı görevini yerine getirsin. Şuanda yani Milli Siyaset Belgesi’ne girmiş olan böyle bir örgütün başı artık bu noktada ABD’de tutulmamalıdır. Çünkü ABD-Türkiye ilişkileri açısından bu önemlidir. Bunu biz kendilerine ve yetkili adamları oradaki bazı örgütlerinede ilettik. Süreci takip ediyoruz. Şuanda takibimizdedir ama dediğim gibi birinci derecede deport edilmesi bizim için çok daha önemlidir. Sadece o değil tabiî ki başkaları da var. Şuanda ciddi manada Türkiye’den kaçış var. Baya kaçanlar var. Geçenlerde malum bir gazetede hani imamlar yayınlandı. Bu imamlar mesela bir kısmı Türkiye’yi terk etmiş durumdalar. Kaçıyorlar. Madem suçlu değilsiniz niye kaçıyorsunuz. Yakayı artık ele veriyorlar ve bunun arkasında başkaları da gelecek. Benimle ilgili ofisimde 5 kişiyle ilgili biliyorsunuz tutuklama kararı verildi. Şuanda tutuklama kararı verilenlerde kayıp. Ya yurt dışındalar ya ülke içinde kaçak konumdalar. Bunlarda var. Böyle bir süreci yaşıyoruz. Paralel devlet yapılanması içerisindeki durum bir felaket” ifadelerini kullandı.

“KENDİ ARALARINDA TUTARSIZLIK VAR”
Alevi açılımıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“Kendi içlerinde bir defa bir tutarsızlık var. Kendi içlerindeki tutarsızlık deniyle işi biryere oturtamıyorsunuz. Yani bu dedelere yönelik diyanete bağlı olsun mu, olmasın mı? Cemevleri ile ilgili söyledikleri şeyler var. Cemevleri ile söylediğimiz bir şey var, belediyeler zaten bu konuda yer ayırmada gerekli yardımı zaten yapıyorlar. Buda ortada ve bütün bunlar yönelik söylenen bir şey var, burası bir ibadethane mi yoksa kültürel etkinlikleri yapıldığı yer mi? Bir grup ibadethane olarak görmek istiyor, bir grupta kendi etkinliklerinin yapıldığı, oturduklarını bir yer olarak görüyor. Bu noktada ortada bir sabitleşmiş değil. Bunlar oluşmayınca sıkıntı doğuyor. Diyanete bağlansın mı bağlanmasın mı bu yöndede sıkıntılar var. Bir defa hükümet ne gibi bir noktaya varacak bilemiyorum. Bizimlede bazı bu konularda yetkili ilim adamları ile bir konuşmamız olacak ve düşüncelerimizi hükümetimizle paylaşmak isteriz”

"YAPTIKLARI İHANET"
Paralel yapının yaptığının bir ihanet olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık sisteminde paralel yapının istediği gibi at oynatamayacağını söyledi. Acımasız bir süreç işletildiğini ve paralel yapının üyelerinin Pensilvanya’dan gelen talimatlarla hareket ettiğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, tutuklu gazetecilerle ilgili iddiaları da cevaplandırdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilerin gazetecilik görevlerinden dolayı tutuklu olmadığının altını çizdi. Uluslararası bir kuruluşun kabulü sırasında yaşanan anları anlattı.

“İÇERİDE TUTUKLU BULUNAN 7 GAZETECİNİN, GAZETECİLİKLE ALAKASI YOK”
Avrupa’daki bu tür kuruluşların Türkiye’ye karşı hep ön yargılı olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hep örnek veriyorum, mesela 16 gazeteci Filistin’de İsrail tarafından öldürüldü. Filistinle ilgili bu 16 gazeteci hakkında herhangi bir şey çıktı mı? Çıkmadı, çıkmaz. Niye? Faili İsrail ama Filistinliler tarafından olan bir şey olsa kıyamet kopar. Bunlar ortada. Aynı şey Mısır’da oldu. İşte bizim arkadaşımız biliyorsunuz içeride haftalarca, aylarca esir alındı. Ne oldu? Bunlarda bilinen gerçek. Ondan sonra biliyorsunuz İngiltere’de Naci Al-Ali onun durumu var. Geçenlerde onu konuşmuştum. Londra’nın göbeğinde şehit edildi. Bunlar da ortada. Bütün bu gerçekleri yaşıyoruz ama kimsenin sesi çıkmıyor. Ama bu tür şeylerde ha Türkiye şuanda kim var işin başında Erdoğan var, Davutoğlu var onlara yüklenelim. Çünkü onlarla frekanslar uyuşmuyor diye bakıyorlar bu işe. Yoksa Türkiye’de adil bir yönetim var mı, yok mu… Biz bu noktada çok açık net şunu söyleriz, 15-20 sene öncesi Türkiye yazılı ve görsel medyanın özgürlüğü neydi, hangi noktadaydı ve hapishanelerde acaba ne kadar yazar-çizer vardı, onları inceledikleri zaman ortada nelerin olduğu çok açık net ortadadır. Yüzlerce gazeteci biliyorsunuz hapishanelerdeydi. Hala bu noktada cezaevinde olan insanlar vardı. Ama şuanda hertür özgürlüğü getirdik, belli bir yere bunu oturttuk. Şuanda 7 tane, bunların gazetecilikle filan pek alakası yok bunu çok açık söyleyeyim” diye konuştu.

“HOLLANDE’NİN FİLİSTİN İLE İLGİLİ AÇIKLAMALARINDAN SONRA BUNLARIN YAŞANMASI DÜŞÜNDÜRÜCÜ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Paris’teki saldırıların ardından İsrail çok fazla rol kapma durumuna girdiğini ve Paris’teki saldırıların arkasında bir komplo olduğuna dair yorumlar olduğunun sorulması üzerine, şunları söyledi:
“Ben komplo üzerinden hareket ederek komplo üretme gayretine girmem. Ama bu olaydan sonra arkadaşlarımla müzakerede de şunu düşünerek bir karar vardım, yani bu insanlar kısa bir süre önce tutuklanıyorlar, içeri atılıyorlar, 16 ay filan içerde yatıyorlar. Fransa gibi bir ülkenin istihbaratı ne yapar. Yani bunlar içerden çıktıktan sonra Fransa’nın istihbaratı bu kişileri niye takip etmedi acaba. Şimdi bu sorunun cevabında neler gizli ise aslında buradaki olayda da bana göre bu gizli. Buradan olaya bakmak lazım. Hollande ile bu olaydan iki gün önce Filistin ile ilgili yaptığı bir açıklama var. Bu yaptığı bir açımlama tabi çok çok olumlu bir açıklama idi. Böyle bir olumlu açıklamadan sonra böyle bir eylemin yapılması dediğiniz gibi gerçekten düşündürücüdür. Ya Hollande karşıtlarından böyle bir şey kaynaklanıyor veyahutta burada çok daha farklı bazı soru işaretleri gizli.”

“NETANYAHU DENİLEN ADAM DEVLET TERÖRÜ ESTİREN BİR ADAMDIR”
Olayların ardından yapılan eylemlerde ‘yahudiyim, polisim’ sloganlarının atıldığının ve bu sloganlardan sonra İsrail’in parmağı olabileceği yönündeki iddialar olduğunun sorulması üzerine ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dediğin gibi İsrail zaten bu tür şeyleri ile geçmişten bu yana maruftur. Mesela oraya davetli olmadığı halde geldiğini daha sonra ilgili mercilerden öğrendik. Sayın Abbas davet edilerek oraya gitti ve sayın Hollande ısrarla oraya gelmesini istediğini bana sayın Abbas söyledi. Onun için oradaydı. Tabi buraya gidişteki sebep hepsi bir tarafa ama ben bir şey söylüyorum; şimdi orada terörü kınamak için bir araya gelindiyse ki peşinen bir şeyi ifade etmemiz lazım, bir defa terörün dini, dili ırkı vs. hiçbirşeyi olmaz. Terörist hangi dinden olursa olsun katildir, canidir, barbardır nederseniz deyin yakışır. Fakat bu Netanyahu denilen adam bu akşamki programdan sonra yine rahatsız olacak, bir defa devlet terörü estiren bir adamdır. Bireysel devlet terörü estiren bir adamdır. Şuanda Lübnan ile ilgili açıklama yapıyor çok enteresan, ‘Gazze’yi hatırlatırım’ diyor. Orada yani 2 bin 500 insanı nasıl çoluk, çocuk öldürdüm 7’den 70’e aynı şeyi size de yaparım, hala tehdit. Yani bölgede bir barışın arayışı içinde değil. Bir huzurun arayışı içinde değil. Yine terör, savaş bu tür şeylerin içerisinde. Buna yatıyor aklı. Bunların geçmişinde sıkıntılar var. Şuanda ölmüş olan geçmişteki başbakanlarından bir tanesiyle Tel Aviv’de bir görüşme yapıyorum bana söylediği şey şu, ‘en zevkli olduğum an Filistin’de tankların üzerinde olduğum an’ diyor. Bir başbakan bunu bir Müslüman başbakana nasıl söyler. Ben şok oldum. Nediyorsunuz dedim. Herhalde basın toplantısında da bu ifadeleri kullanmazsınız dedim. Tabi basın toplantısında bu tür şeye giremedi ve şuanda bakıyorsunuz aynı mantık burada da var. Kan akıtmaktan, kan emmekten huzur buluyorlar. Buna karşı bir defa gerçekten bizim tavır olarak belirleyici olmamız lazım. Dik durmamız, omurgalı olmamız lazım. Birçok halkı Müslüman ülkede ben bu konuda sıkıntıların olduğunu görüyorum. Ben mesela Hollende’nin özellikle Filistin’e karşı takındığı tavırdan dolayı kendisine teşekkür ediyorum. O tavır hakikaten şükranla anılacak bir tavırdır. Arka arka aldığı tavırlar çok çok yerinde olmuştur. Temenni ederim ki burada da biran önce böyle huzura kavuşur. İsrail’deki seçim ne getirir, ne götürür onu bilemem. Orayla zaten bizim çok çok derdimiz sıkıntımız yok. Biz kendi işimize bakacağız. Türkiye’yi çok daha güçlü hale getirmenin gayreti içerisinde olacağız. Türkiye güçlü hale gelirse halkıyla gerçekten huzur içerisinde, terörden arınmış bir ülke haline inşallah gelirse göreceksiniz gündem belirlemede çok daha inşallah aktif olacak, çok daha verimli neticeler alacaktır” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NE, HÜKÜMETİNE YA BİR TEŞEKKÜR EDİN BE”
Kobani ile ilgili sorular üzerine ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Şimdi, her şeyden önce bir defa biz insanların kendi evlerinden, kendi topraklarından kovulmasını veya onların topraklarının işgal altında olmasını hiçbir zaman savunmayız. Bir defa DEAŞ’ın burada yapmış olduğu işgal hareketi, o insanları öldürmesi hareketi bunların hiçbirisi kabullenilemez. Sadece Kobani’yi konuşuyor da ne için Musul’u konuşmuyoruz? Ne için Duhok’u konuşmuyoruz. Yani buralarda olan olaylar, yine DEAŞ tarafından yapılmadı mı? Bunları niye konuşmuyor da sadece yatıyoruz, kalkıyoruz Kobani? Benim üzerinde durduğum şey burası. Yani insan sayısına baktığınız zaman diğer taraflarda çok daha farklı; onların biliyorsunuz birçoğu hala evlerinden, topraklarından uzak yerlerde. Musul, tamamen Erbil’e taşınmış şekilde; hala gelemedi. Biz sizin de ifade ettiğiniz gibi, peşmergelere kapımızı açarak, peşmergeleri üzerimizden Kobani’ye geçirmekle, Özgür Suriye ordusunu aynı şekilde geçirmekle biz insani, vicdani her tür görevimizi zaten yerine getirdik. Ve 200 bin Kobanili’yi ülkemize almakla, onları burada bakın çok kısa sürede biz Konteyner kentleri kurduk, çadır kentleri kurduk; oralarda onları şuanda yediriyoruz, içiyoruz, besliyoruz ne bileyim sağlık bütün her şeylerini biz yaptırıyoruz. Bunları af edersiniz, şuanda malum parti yaptırmıyor. Bunları yapmaya belediyelerinin gücü yetmez zaten şuanda. Bunu hep yürüten şuanda AFAD bütün imkanlarıyla seferber olmuş şekilde o yürütüyor bütün bu işleri. Ama hakkı teslim etmiyorlar, nankörlük çok kötü bir şey. Hakkı teslim etmedikleri gibi bir de burada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, hükümetine ya bir teşekkür edin be. Yani bu kadar insan alındı ve bunlara karşı hiçbir ayrım yapmadan bu hizmetler veriliyor. Ne Arap, ne Kürt, ne Ezidi, şu bu hiçbir ayrım yapmadan hepsine bu hizmet veriliyor. Ve bu hizmetin verildiği bu ülkeye kalkıp farklı dünya ülkelerine de Türkiye’yi hala şikayet ediyor. Bu tür sıkıntılar var ve bu tabi ki bizi de üzüyor. Ben bu konuda onlar ne söylerlerse söylesinler gerek başta AFAD olmak üzere, Kızılay’ımıza bütün bu yardım kuruluşlarımıza ilgili bakanlıklarımıza çok çok teşekkür ediyorum. Onların verdiği bu mücadeleyi çok iyi biliyorum: Biz eğer abdestimizden şüphemiz yoksa, namazımızdan da şüphemiz olmasın. Rahatız burada. Onlar, öyle dedi diye de biz suçlu duruma düşmeyiz. ‘Kobani’de DEAŞ’ın şuanda atılmasına sevindi, sevinmedi.’ Bunun hesabını biz onlara vermeyeceğiz ki? Bunun hesabını önce Allah’a sonra da halka vereceğiz; mesele bu.”

“ŞUANDA DA SAMİMİ DEĞİLLER”
Çözüm sürecinde gelinen son noktayı da değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben bu süreçle ilgili, ben çözüm sürecinde hiçbir zaman maalesef bu arkadaşların samimi olduklarını görmedim. Şuanda da samimi değiller. Eğer samimi olsalar, bakın 6-7 Eylül olayları olmazdı. Samimi olsalar, hala Cizre, Silopi buralardaki olaylar olmaz. Samimi olsalar; bakın çok daha ilgincini söyleyeceğim: hükümet, devlet şurada diyelim ki; Yüksekova’da havalimanı yaptı. Çoktan burası bitecekti. Hala yapılan tehditler, oradaki iş makinalarının yakılması sebebiyle burası bitmedi. Yollar, aynı şekilde, yol kesmeler… Cizre’de açılan hendekleri görüyorsunuz. Yani bunları yapmak suretiyle kim zarar görüyor. Orada yaşayan benim Kürt kardeşlerim değil mi? Yani, bunlar bir taraftan çıkıyor diyorlar ki, ‘biz Kürtler’in temsilcisiyiz.’ Öbür tarafta insanca yaşamasına engel olacak ne varsa onu yapıyorlar. Yani biz, 78 milyonun huzurunu bu çözüm sürecinde bulduğumuz için, çözüm sürecini başlattık. Önce bu işi biliyorsunuz bir demokratik açılım diye başlattık. Ondan sonra milli birlik, kardeşlik süreci olarak başlattık ve çözüm süreci olarak da devam ettiriyoruz ve aynı şekilde de devam ettireceğiz. Ama bu konuda da samimi değiller; çünkü uygulamaları görüyoruz, yaklaşım tarzlarını görüyoruz” dedi.

“BENİM KÜRT VATANDAŞIM DA HUZUR İSTİYOR”
“Efendim çözüm süreci konusunda nasıl bir yol haritası olacak? PKK’nın silah bırakacağına dair bir takım şeyler vardı. Kandil farklı, İmralı farklı…Türkiye’nin en büyük projesi belki. Avrupa Birliği önemli ama ondan daha önemli bir projesi. Nasıl bir 6 ay bekliyor bizi bu çerçevede?” diye sorulması üzerine ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“Tabii bu konuda yani bunların bir defa istikametini belirleyecek emir meselesinde, ‘nereden, kimin emriyle, neyi nasıl yapacağız’ gibi belirlenmiş bir yolları falan yok. Bakıyorsunuz ada bir talimat veriyor, dağ bir talimat veriyor. Tabi bu talimatlar zaman zaman kesişmiyor. Kesişmeyince farklı adımlar atılıyor. Ve bakıyorsunuz hemen bilgiler geliyor. ‘Bizi dinlemeyen bazı grupların uygulamasıdır’ diyor. Şimdi burada tabi siz neticeye varabilir misiniz? Varamazsınız. Ve sık sık da biliyorsunuz yeni yeni örgüt isimleri çıkıyor ortaya. Alıştıklarınızın dışında da örgüt isimleri çıkıyor. Niye? hedef saptırmak için. Şimdi mesela, iç güvenlik biliyorsunuz yargı paketi şuanda çıkıyor. Şimdi İç Güvenlik Yargı Paketi ile birlikte ben doğrusu çözüm sürecinde önemli bir mesafe alınacağına inanıyorum. Yani silah bırakmaydı, Molotof kullanılmaması olayıydı, asken uygulamasıdır’ diyor. Şimdi burada tabi siz neticeye varabilir misiniz? Varamazsınız. Çünkü halk huzur istiyor. Benim Kürt vatandaşım da huzur istiyor. Ama tehditler neticesinde huzura ulaşamıyor ki. Şimdi burada hukuktan taviz vermeksizin bu adımların atılmasıyla birlikte ben inanıyorum ki bir defa benim Kürt vatandaşım, Kürt kardeşim burada ortaya çok daha farklı bir direnç koyacaktır. Bunu birçok bu noktada konuştuğumuz STK’ları olsun, mesela muhtarlar olsun hepsi bakıyorum aynı noktadalar. Ama onların zeminini bizim ne yapmamız lazım: güçlendirmemiz lazım. Devletin de yanında, arkasında olduğunu hissetmesi lazım.”
(İHA)