Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 17-25 Aralık darbe teşebbüsünde bulunanların 28 şubatçılardan bir farkı olmadığını söyleyerek, "Paralel devlet yapılanması, 28 şubatçıların, 1960 darbecilerinin, 1980 ihtilalcilerinin yapmak istediklerini cemaat görüntüsü kılıfında yapmak isteyen bir yapını adıdır" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (Ak- Der) tarafından düzenlenen “28 Şubatlar Bin Yıl Sürmez” isimli programa katıldı. Programda yaptığı konuşmasında Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı yad ederek başlayan Erdoğan, “Necmettin Erbakan hocamızı rahmetle yad ediyorum. Hocamızın milletimize bıraktığı manevi mirasın gelecek nesiller tarafından örnek alınacağına inanıyorum. Hocamıza bir kez daha rahmet diliyorum. Allah mekanını cennet eylesin” dedi.

“17-25 ARALIK DARBE TEŞEBBÜSÜNDE BULUNANLARLA 28 ŞUBATÇILARIN HİÇBİR FARKI YOKTUR”
Ülkelerin tarihlerinde önemli yıldönümleri olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Bunların bir kısmı yeni bir döneme çıkışın müjdesidir. Bizim için Resulullah Efendimizin doğum tarihi 571 böyle bir tarihtir. Malazgirt zaferi 1071, İstanbul’un fethi 1453 böyle tarihlerdir. Bir de karanlık tarihler vardı. 1960, 1971, 1980 hep böyle tarihlerdir. Bir de 1997 var tabi 28 Şubat. Türkiye bundan 18 yıl önce bir demokrasi katliamı yaşamıştır. Adına ‘postmodern darbe’ dediler. Aslında bu milletin değerlerine karşı başlatılmış bir saldırı idi. 28 Şubat bir ilk değildi, son da olmadı. 17-25 Aralık darbe teşebbüsünde bulunanlarla 28 şubatçıların hiçbir farkı yoktur. Görünüm isimler, yöntemler farklıydı ama amaç aynıydı. Amaç ülkenin yönetimini millete vermemekti. İktidar sahibi olmayı engellemeye gayret edenler bunu başaramadılar. Onlar öyle kararlıydılar ki her ihtilalde gerekirse milyonlarca insanın canından olmasını göze almışlardı. Bizim milletimizin devlet terbiyesi kendi varlığına kastetmiş olsa dahi devleti temsil edenler fiili mukavemete izin vermediği için böyle bir facia yaşanmadı. Bunun sebebi bu darbeleri yapanların aklı, vicdanı değildi, sadece milletimizin basireti idi” diye konuştu.
Milletin darbelerin ardından kendi iradesine sahip çıktığın söyleyen Erdoğan, hiçbir zaman darbecilere ülkenin ilelebet emanet edilmediğini söyledi.

"SİYASETTEN TASFİYE EDİLMEK İSTENEN KADROLAR, BUGÜN DEVLETİ YÖNETİYOR"
28 Şubat sürecinde pek çok acı olay yaşandığını hatırlatan Erdoğan, “Sadece başörtüsü taktığı için üniversitelerimizin kapısından çevrilenlerin, imam hatipte okumaya gayret edenlerin 28 Şubat zulmünün içinde nasıl yaşadıklarını ben de gördüm. Sadece bir siyasi partide faaliyet gösterdiği, hatta yalnızca ona muhabbet beslediği için tacizlere maruz kalanlar oldu. Okullarda cadı avına çıkıldı, işyerlerinde cadı avına çıkıldı, din adamı kisvesinde başörtüsüne furuat diyenler çıktı ortaya. Türkiye’nin her meselesi çözülmüş bu meselesi kalmış gibi tüm insan gücü bu iş için seferber edildi. Takipler yapıldı, mahkemeler kuruldu. Birkaç istisna dışında hepsi sonuçsuz kaldı. Yasaklanmak istenen başörtüsü artık kamuda da serbest hale geldi. İmam hatipler için bir katsayı engeli çıkardılar. Fakat bütün bu gayretlere rağmen yeniden milletimizin gözbebeği kurumları haline geldi. Göreve geldiğimizde Türkiye’de imam hatiplerde 60 bin öğrenci vardı. Orta kısımları açıldıktan sonra 1 milyona yakın öğrenci var. Bunlar zorla olmadı, arzuyla oldu. Açın önünü nereye gitmek istiyor gitsin. Bu bir yarış. Bu yarışı yapan yavrularımızın önünü tıkamak değil, alternatiflerle önünü açmamız gerekiyor. Şimdi bu kilitler kırıldı. Siyasetten tasfiye edilmek istenen kadrolar bugün ülkeyi yönetiyor. Elden ele dağıtılan listelerle ticari faaliyetleri sona erdirilmek istenen firmalar işlerini büyüterek devam ediyor. ‘Yarasa’ diye hakaret ettikleri insanlar milletin umudu, önderi oldular. Bu süreçte yol açılan mağduriyetlerin acısı yüreklerde tabii ki kalacak. Onlar bedel ödediler. Üniversite kapısında başörtüsü hoyratça çekilerek alınmak istenen yavrularımızın gözyaşları hiçbir zaman unutulmayacak” şeklinde konuştu.
Kendi çocuklarının da katsayı problemi nedeniyle Türkiye’de okuyamadığını anlatan Erdoğan, “Bunun bedelini ben de ödedim. Benim de 3 yavru aynı şekilde katsayı engeli ile ülkemde okuyamadı. Yüksek puan almalarına rağmen okuyamadılar. Çünkü gördük ‘öz yurdunda garipsin öz vatanında parya’ Ama ne oldu bunlar yavrularımızı ilim sahibi yaptılar. Burada okuyamadılar gittiler Almanya’da, Avusturya’da Amerika’da okudular. Çok daha güçlü şekilde tekrar ülkelerine döndüler. Kendi ülkesinde eğitim engellendiği için gurbete gitmek zorunda kalan insanların vebalinden işte buna sebep olanlar kurtarılamayacak” ifadelerini kullandı.

"PARALEL YAPI, DARBECİLERİN İSTEDİĞİNİ CEMAAT KILIFINDA YAPMAK İSTEDİ"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Şubat’ı hukuk önünde mahkum etmek için ellerinden geleni yaptıklarını da belirterek şunları söyledi;
“Ama aynı çarpık anlayışın bir başka tezahürü olan paralel devlet anlayışının yol açtığı sıkıntı, bu davanın sağlıklı şekilde yürümesini engelledi. Paralel devlet yapılanması, 28 Şubatçıların, 1960 darbecilerinin, 1980 ihtilalcilerinin yapmak istediklerini cemaat görüntüsü kılıfında yapmak isteyen bir yapını adıdır. Bunun için 17-25 Aralık darbe teşebbüsü diyoruz. 28 Şubatçıların şahsımı değil, temsil ettiğim değerleri mahkum ettirmek istedi. Düşünün ki Milli Eğitim Bakanlığı’nın tavsiye ettiği bir dörtlüğü okuduğum için tuttular içeri attılar. Gerekçe devleti yıkmak. Bunları yaşadık. Ama Elhamdülillah nereden nereye geldik. 17 -25 Aralık darbe teşebbüsünde bulunanlar da şahsımı değil doğrudan milletin değerlerini hedef almıştı. Milletin beni nasıl bağrına bastıysa, şahsımı Başbakanlığa layık gördüyse, 2014’de de sahip çıktı ve Cumhurbaşkanlığı makamına getirdi. Bizim davamız bu milletin davasıdır”

“BU MİLLET 28 ŞUBATLARIN DEĞİL KENDİ İRADESİNİN BİN YIL SÜRECEĞİNİ ELİNE GEÇEN HER FIRSATTA GÖSTERMİŞTİR”
28 Şubat sürecinde kendi başından geçenleri de anlatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“28 Şubat’ı yaptıktan sonra kendilerini öyle güçlü görüyorlardı ki hatırlayın ’28 Şubat bin yıl sürecek’ diyorlardı. Bunlar keramet sahibiydi. Yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor ve o kadar sürdü. Kendilerince kuytulara mahkum ettikleri insanların akıbetlerinden öylesine emindiler ki onlara ‘yarasa’ diyorlardı. Aynı şekilde 28 Şubat’ı yaparak hedef olarak gördükleri şahsımın siyasi hayatın bitirdiklerine o kadar emindiler ki ‘muhtar bile olamaz’ manşetleri atıyorlardı. Çok iyi tanıdığınız savcı benimle ilgili davayı açtığında şok oldum. Hemen anında 3 saat ifade. Ardından nöbetçi hakim karşısına çıktım. Fakat hakim bey de biraz yüzünde tebessüm vardı. O biraz beni rahatlattı. ‘idamın isteniyor’ deyince orada şaşırdım. Verdiğim ifadelerle bu istenen şeyi uyumlu olmadığını gördüm. Ben belediye başkanı olarak neler yaptığımı anlattım ama orada istenenin çok farklı olduğun gördüm. Elhamdülillah ardından takipsizlik kararı geldi. Demek ki tezgahı iyi kuramamışlar. Niye kaderin üzerinde bir kader vardır. Bugün geriye baktığımızda 28 Şubat’ın da, pek çok teşebbüsün de boşa çıktığını görüyoruz. Bu millet 28 şubatların değil kendi iradesinin bin yıl süreceğini eline geçen her fırsatta göstermiştir. Bu millet kendi iradesine saygı duyanı, kendisine hizmet edeni değil muhtar, memlekete cumhurbaşkanı yaptığını göstermiştir. Bu millet kendi verdiği imkanları kendisine ihanet için kullananları asla affetmeyeceğini, ilk fırsatta hesabını soracağını, defterini düreceğini de göstermiştir.”

“TÜRKİYEYİ MISIRLAŞTIRMAK, SURİYELEŞTİRMEK İSTEYENLERE FIRSAT VERMEYECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin bir daha 28 şubatları yaşamaması için ellerinden geleni yapacaklarına dikkat çekerek, “Bunun için önce sağlam bir duruş ortaya koymamız gerekiyor. 2007’de 27 Nisan bildirisinde bu duruşu sergiledik. Eğer sergilenmeseydi, geri vitese takılsaydı bugün burada olmazdık. Ama o bildiri cevabını kararlılıkla alınca o bir kırılma noktasıydı, devran farklı dönmeye başladı. 2013’den önce gezi olaylarında, 17-25 Aralık’ta bu duruşu sergiledik. Eğer böyle davranmasaydık Türkiye darbelerden de beter dönemler yaşayabilirdi. Ülkemizin kalkınmasını sadece içerdeki odaklar değil, dışarıdaki odaklar da engellemek istiyorlar. Bu süreç hala devam ediyor. Buna karşı biz de kararlı mücadelemizi sürdüreceğiz. Siyasi ve sosyal kaos oluşturarak Türkiye’yi Mısırlaştırmak, Suriyeleştirmek isteyenlere fırsat vermeyeceğiz” diye konuştu.

"KAZANIMLARIMIZI GÜÇLENDİRMEK İÇİN BAŞKANLIK SİSTEMİ DİYORUZ"
Katılımcılardan Başkanlık sistemi için destek isteyen Erdoğan, “Bu kazanımları daha güçlü tahakküm etmeye mecburuz. Bunun için yeni anayasa diyoruz, başkanlık sistemi diyoruz. Bir daha kimse 27 mayıslara, 28 şubatlara, 17-25 Aralıklara teşebbüs edemesin diye yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemi diyoruz. Bugün Fransa’da İsviçre’de Avusturya’da Müslümanların günlük hayatını etkileyecek düzenlemeler yapılıyor. Sanki Müslümanların lehine. Yalan. Kendilerine göre inandıkları bir grupla bu toplantıları yapıyorlar ve sonra yeni bir yasa. Avusturya’da İslam’ın resmi din olarak kabul edilmesi ile devam eden süreç çok daha iyiydi. Onun için bizim başörtülü yavrularımız gittiğinde kapıları açtılar. Bununla ilgili Avusturya hükümet başkanları ile devlet başkanları ile görüşmelerimiz olmuştu ama şu anda gelinen süreç çok da iyi değil. Bir taraftan AB müktesebatı diyeceksin, bir taraftan bu müktesebata ters adımlar atacaksın. Olay farklı bir zemine kayıyor. Bu ülkelerde adeta yeni 28 şubatlar ihdas ediliyor. Bu ülkelerdeki kardeşlerimiz haklarını daha iyi savunmak için yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemini istiyoruz. Türkiye’de savunma sanayini ayağa kaldırmak için harekete geçtik ama hala aşamadığımız engeller var. Şu anda silahlı kuvvetlerimizin dışa bağımlılığını yüzde 50’nin altına düşürmüş durumdayız. Bir ürün geliştiriyorsunuz üretim aşamasına geçiyorsunuz, parçalardan birini dışarıdan alıyorsun. Bunu dostunuz ülkelere satmak istediğinizde karşısına dışarında aldığınız parçanın lisansörleri çıkıyor. ‘Bunu satamazsınız’ diyorlar. Biz stratejik müttefik değil miyiz niye bunu yapıyorsun. ‘Kongreden geçmemiz şart’ diyorlar. İstedikleri yerde kongreye gerek yok anında başkan bitirebiliyor. Tüm bunları aşmak için yeni anayasa ve başkanlık sistemi diyoruz”
(İHA)