Türkiye ne zaman dış politikada milli çıkarlarına uygun tarzda adımlar atsa ‘’sözde gazeteci yazarlar’’  iç ve dış basında aynı hikâyeden teranelere başlar. Yıllarca batı güdümlü siyasi erk ve uzantıları tarafından mezhep vurgulu ‘’Türkiye İranlaşıyor, batıdan kopuyor’’ korku algısı pompalanarak, kurgu senaryoları ile oyalandı.

Bugün yine aynı senaryo, Türkiye ‘’Suriyeleşiyor’’
 
Her ülke kendi kaderini yaşar, kendi tarihini yazar. Napolyon ‘’Coğrafya milletlerin kaderini belirler’’ demişti. Sorun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti değil, mesele haritada bulunduğumuz coğrafya- kurtlar, çakallar sofrası, İsviçre’nin yerinde olsaydık her şey güllük gülistanlık olurdu. Ne Şam’ın şekeri ne de Halep’in yüzü derdik.

Unutmayalım ki, bu millet Osmanlı’dan bugüne dek ne destanlar, ne tarihler yazmıştır.

Türkiye de artık milli, siyasi irade ve devlet aklı hâkim.
 
Türkiye ne Suriye, ne Irak ne de Pakistan olur. Kimse boş yere heveslenip salyasını akıtmasın, kursağında kalır.

Evet, Türkiye zor ve sıkıntılı süreçten geçiyor. Bir tarafta taşeron terör belası ile uğraşıyor. Bu ülkede ‘’Kürt sorunu’’ özgürlük sorunu yoktur, Türkiye Cumhuriyeti Devleti her şeye rağmen güneydoğuda tüm kurumları ile sıcak şefkatini ve cömertliğini gösterdi. Bu ülkede hainlik,  terör sorunu vardır. Tarih bunları yazacaktır. Bu ülkenin batısında, doğusunda her karış toprağında Türk, Kürt eşit şartlara sahip yaşamaktadır.    
 
Diğer tarafta yüzlerce kilometre uzunluğunda güney sınır komşumuz, Suriye, Irak ve son olarak Azerbaycan,  Ermenistan gerginliği, bölge ateş çemberi, dış politikamızda belirsizlikler olsa da Türkiye’nin bölgede yaşananlara sessiz kalması beklenemez.
 
Soğuk savaş döneminden sonra dijital çağda ekonomisi güçlü ülkeler başta siber savaşlar olmak üzere istihbarat servisleri tarafından, beyaz, gri ve kara propaganda faaliyetleri psikolojik algı operasyonları ile hedef ülkenin gazetecileri ve medya üzerinden yaparlar. Son günlerde medya üzerinden Türkiye’ye yapılan algı operasyonu, ‘’medya için gerçek diye bir şey yoktur, onu nasıl algıladığınız, algılattığınızdır’’. Belli ki ABD bu konuda tecrübeli.  

Ülkelerin ortak güvenliği, istihbarat paylaşımı, devlet bütünlüğü var olan ülkelerle sağlanır.

Son yaşanan Ankara’daki patlama, terör eyleminde tabii ki ‘’ etkin bilgi ve istihbarat önemlidir. Ancak yoğun mülteci girişi, Suriye ve Irakta resmi, muhatap alacağınız bir devlet yapısı bulunmamaktadır. Bu ülkelerde gazeteci görünümlü ajan, servis elamanları cirit atmaktadır.  
 
 
Ankara’da katliam yapanlar,  terör eylemini gerçekleştirenler, bombayı patlatanlar kim?  DEAŞ, PKK veya DHKPC terör örgütlerinden biri veya birkaç şahıs ismi olması neyi değiştirecek? Asıl olan perde arkasında, kimler hangi güçler, kimlerin işine yarar, neden Türkiye?