Günümüz dünyasına baktığımız zaman Müslüman coğrafyanın hüznün, acının gözyaşının merkezi olduğunu görüyorsunuz. Bu durum eminim ki sizleri de en az benim kadar üzmektedir. Peki, iki dünyada da saadet vadeden bir dinin mensuplarının neden yüzyıllardır yüzü gülmüyor ve neden Müslüman coğrafyada yüzyıllardır kan ve gözyaşı dinmiyor?

“Hristiyan, Yahudi oyunları, kapitalizm ve emperyalizm vs”. dediğinizi duyar gibiyim doğrudur yüzyıllardır Müslümanlar üzerinde Hristiyan ve Yahudi çevrelerin bizzat başını çektiği birçok oyun sergilendi ve sergilenmeye devam ediyor. Bu sergilenen oyunlar kimi zaman Müslümanı Müslümana kırdırttı. Kan ve gözyaşına sebep oldu bu da doğrudur. Kendisini Müslüman olarak nitelendirip her türlü haksızlığı caniliği yapanlar sergilenen bu oyunun en önemli figüranlarıdır bu da doğrudur. Fakat asıl mesele Müslüman coğrafyanın sergilenen tüm bu oyunlara nasıl kandığı ve nasıl alet olduğudur. İşte tam bu nokta üzerinde konuşulması tartışılması gerekiyor. Yüzyıllardan beri Müslüman toplumlar düşünceyi safdışı bırakarak düşünmeyi unuttu. Bunun sonucunda başkaları onun yerine düşündü. Düşünmeyi unutunca fikir üretemedi fikir hamalı olmakla yetindi. Halbuki tefekkür bir Müslüman toplumunun en önemli özelliklerindendi. Hal böyle olunca Müslümanlar üzerinde eza, cefa eksik olmadı. Nice medeniyetler kurmuş insanlığa örneklik teşkil etmiş İslam toplumu üzüntüye gark oldu. Çünkü Müslüman aslını yani fikretmeyi bununla birlikte üretmeyi unuttu. 

Oysaki “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu” düsturunun muhatapları olan bizler daima fikir üzerine olmalıydık. Nitekim bu düsturu rehber edinerek yüzyıllar öncesinden İslam toplumu medeniyetler kurmuştur. Peki, o İslam tolumu ile günümüz İslam toplumu arasındaki fark neden kaynaklanıyor?

Cevabı çok basit düşünmekten kaynaklanıyor. Çünkü düşünceden ayrılan düşer. Merhum Necip Fazıl bu düşüşü şöyle anlatıyor;
“Eli inmeli, dili düğümlü kalbi buruk edası pısırık, sermayesi korkak, işi ürkek, ahlakı katlanmak, ibadeti saklanmak… Bu Müslüman? Elbette bu değil. ”

Evet, Necip Fazılın yukarıda saydığı özellikler tefekkürden uzaklaşanların özellikleri. Bizde diyoruz ki Müslüman düşüncesiz olamaz, düşünmekten uzak kalamaz. Müslüman toplum olarak topyekun bir düşünce devrimine ihtiyacımız var. Yeniden düşünceyi, düşünmeyi hayatımızın vazgeçilmezi yapabilirsek işte o zaman hem gerçek manada Müslüman olacağız hem de hem de geçmişte olduğu gibi insanlığa örnek teşkil eden medeniyetlerin temellerini atacağız.