Renklere/ öze varmadan bulaşanlar
sadece!
ellerini ve elbiselerini kirlettiler
...
Çizerken parmaklar, doğadan bir parçaydı! bir parça çizerdi sonra parmaklar doğadan…

resme bakıyordu g/özleri ince ince…

Boyuyordu maviye göğü, boyuyordu ağacı yeşile ve gülleri kan kırmızıyla tutuşturarak…

Sahi boyuyordu resmi parmakları, boyanmışı boyarken gözleri… Ne muhteşemdi bu…

Boyuyordu yüreğini de Allah’ın boyasıyla, yüreği arındırarak boyuyordu resmini… Boyandıkça arınıyordu sonra…

Okuyordu gözleri, okuyordu beyni yüreği… Muhteşem kâinat tablosuna bakarak okuyor okudukça d/okuyor dokudukça boyuyor ve  boyanıyordu…
Sonra yazıyordu parmakları…

Kalemi tutmayı öğrenmişti. Gözleri bakıyordu kâinata. Baktıkça yazıyordu. Yazdıkça akıyordu. Mürekkebe bulaşıyordu hak hakikat…

Kalemden dökülen madde, manaya bürünüyor boyanıyordu yine rabbin boyasına…

Sonra ritmine ekledi dinleyişleri sesleri…her vuruş yürekte rabbi idi…her kasılıp gevşeyişte rabbinin adıyla dinginleşiyor,her ritmi bağlıyordu onun adına..kuş sesi börtü böcek sesi… bir ney sesiyle sızısının ritmini rabbine ayan kılıyordu sonra…

Sonra şöyle bir şiir dökülüyordu gönül heybesinden;

An oldu AN, can’ı kanattı
An oldu AN, can’a kanattı
 
Yola vurulmuş gönül
Deli divane olur.
Çöllerdeki her zerre
An olur güneş olur.
 
An olur kara günler
Bedenin akı olur.
Her zahmet ki mutlaka
Aydınlığa ram olur.
 
An olur heva ile
Nice beden hayvan olur.
An olur ki aşk ile
Nice ruh adam olur.
 
Gül gülistan içinde
An olur gülşen olur.
 
Gaflete düşen gonca
An olur viran olur.
 
An olur dil lAl olur
An olur bülbül olur.
Sineye düşmüş ateş
An olur derya olur.
 
Mana gönle düşer de
Cisim hükümsüz olur.
Göz görür görünmezi
Sırlarda ayan olur.
 
Değmişse el rızaya
Halkalar zincir olur.
Ehl-i hakikat kalbin
Penceresi nur olur.
 
An olur zindan olur
Karanlık ziyan olur.
An olur ak huzmeler
Gözlere külfet olur
 
An olur tezlik olur
An olur sebat olur
Sabır değmiş kanatla
Uçuşlar kemal olur...
 
Mananın içinde idi maddenin kalbi… Maddenin içinde idi mana… Baktığını görendi ulvi pencereden bakan… Yüreği doyandı hak kelamından beslenen. Boyandıkça boyanırdı işinin kaynağını nurdan alan. Nuru rabbin kelamı bilen. Mahzun olmazdı. Amelleri boşa gitmezdi… Yazdığı okuduğu çizdiği yürüdüğü durduğu uyuduğu boşa gitmezdi. Membaı nasıl güzeldi. Teslimiyetle yola revan oldukça her şey anlamlıydı. Hak ile var oldukça tecessüsten şüpheden nifaktan fitneden uzaktı. Yüreğine iliştirdiği sevgi boyuyordu onu ve boy veriyordu yüreğindeki ekinler…

Ve hayat onunla anlam buluyordu…

Nilüfer Zontul Aktaş