Bolu’da öldürülen bir üniversiteli genç kız…
Güzel ve uzun saçlı…
Henüz 21 yaşında…
Hiç tanımadığı bir kadın tarafından, boğazına saplanan bir bıçak darbesiyle, sokak ortasında öldürüldü.
Katil zanlısı kadın, “Çıldırttınız beni!” diyerek sapladı bıçağı genç kızın boğazına.
Cinayeti işlemeden önce de memur arkadaşlarına telefon ederek, “Siz benden daha güzelsiniz.” demiş ve hakaretler yağdırmıştı katil. Ayrıca iş yerinde sık sık uzun saçlı ve güzel kadınlardan nefret ettiğini söylediği ve psikolojik tedavi gördüğü yazıldı gazetelerin 3. Sayfa haberlerinde.
Peki, ne yaşamıştı da bu hale gelmişti bu kadın? Tanımadığı bir genç kızı sokak ortasında bıçaklayacak kadar gözünü karartan olaylar zincirinin perde arkasında neler vardı? Neden uzun saçlı kadınlardan nefret ediyordu ki?
Yargılamak kolay!
Evet, suç işledi bu kadın. Hem de feci bir olayın başkahramanı olarak…
Görünen o ki, kıskançlık krizleriydi kadını bu duruma getiren. Boşanmış bir kadındı, ruhsal problemler yaşıyordu ve katil oldu.
Aldatılmış mıydı? Belki de…
Her aldatılan kadın bu hale mi geliyor? Elbette hayır!
Belki gözünü karartırcasına sevmişti. Daha doğrusu sevgi zannediyordu hissettiği duyguları. Ölçüsüzce sevmişti, inançlarının önüne koyduğu takıntılı aşkı katil olmaya itmişti onu. Aşk mıydı? Asla! Tutkuydu, bağımlılıktı sadece. Egoydu hazmedemeyen yaşananları…
İnsan en sevdiğiyle! sınanırmış ya hani, belki bu kadın da hastalıklı aşkıyla sınanmıştı işte…
Kıskançlık krizinin çocukluğa dek uzanan nedenleri de olabilir kadını katil yapan… Çocukken hor görülen, sevgisizlikle büyüyen insanın ruh sağlığının bozulması mümkündür elbette.
Tabii ki bunlar benim yorumlarım şimdilik. Olayın perde arkası henüz bilinmiyor.
Neden katil oldu bu kadın? Kim bilir…
***
Şimdi asıl önemli konuya geliyorum; Buna benzer olayların bir daha yaşanmaması için alınması gereken önlemler nelerdir?
-Ağaç yaş iken eğildiğinden, çocuklarımızı iyi yetiştirmek gerekiyor. Atadan kalma yöntemlerle değil, bilimsel ve akılcı bir eğitim şart. Öncelikle ebeveynleri eğitmeli, gerisi gelir nasılsa…
-Diğer husus, ilişkilerdeki çarpıklaşmanın önüne geçebilmek. Bu da psikoloji eğitimi ve sağlam bir din eğitimiyle mümkün olduğundan eğitim sistemimizin acilen düzenlenmesi şart!  Gereksiz bilgi kalıplarının öğretilmesinden vazgeçilerek, işe yarar ve uygulanabilir bilgilerle donatılmalı taze beyinler…
-Çocuk Yetiştirme Yurtları’nda yaşanan sıkıntılar ve hukuk sisteminin Avrupalılaşma sürecine girdiğimiz için cezaları hafifletmesi de suç oranlarını arttıran etkenlerden… Bu sorunları çözecek olan da yasama, yürütme ve yargı…
-Son olarak, İslami kuralların yanlış yorumlanması ve toplumsal normların ön planda tutulması da en büyük problemlerden biri… Dini hükümlere dayandırılan fakat dine tamamen aykırı gelenekler, töreler ve kısıtlamalar da toplumu bunalıma sürüklemekte… Dürüst ve akılcı âlimlerle, âlim görünen zalimleri ayırt edebilmenin yolu aklımızı kimsenin boyunduruğuna vermemekten geçiyor. Başkasının aklıyla hareket edilirse, sorgulanmayan dogmalar felaketlere yol açıyor işte.
Huzurlu yarınlar diliyorum…